30 Ekim 2010 Cumartesi

İrish Cream Aromalı Muffin




Mutfakla haşır neşir birinin oyuncağı da kalıplar, kağıt muffin kapsülleri, baharatlar, otlar, aromalar olacaktır elbet. Sevgilim benim için denk geldiği yerde ne bulsa alıp getiriyor oynayayım diye. Son getirdiği çeşit çeşit aroma ve şurupları dayanamayıp oraya buraya sıkıştırıyorum. En son dondurmalarda, bir de İrlanda viskisi aromalı kekte kullanmıştım oyuncaklarımı. Ama Ankara'da bulamakta sıkıntı çektiğimiz muffin kapsüllerimi ilk kez kullandım; oysa getireli bir aydan fazla oluyor. Söz konusu kekten beri evde bir daha kek pişmedi desem inanır mısınız? Artık konuda komşuda göre göre çikolatalısından bir kek pişirmesem çatlayacaktım. Çikolatalı olsundu, bir de irish cream aromalı şurup katmalıydım. Süt karameli tadı vardı çünkü hafiften. Sonuç umduğum gibi olmadı, oldu olmasına ya ev yapımı bir süt karameli ile daha güzel olurdu diye düşünüyorum. Ama olsun oyun oynamak güzeldir, değil mi?

Malzemeler:

  • 2 yumurta
  • 1/2 çay bardağı toz şeker
  • 1,5 tatlı kaşığı irish cream aromalı şurup
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
  • 1 çay bardağı süt
  • 1 su bardağı un
  • 1 tatlı kaşığı kabartma tozu (silme)
  • 60 gr bitter çikolata
  • 1,5 yemek kaşığı kakao
  • 2 yemek kaşığı ceviz içi

Hazırlama:

Yumurtaları ve toz şekeri krema gibi beyazlaşana kadar çırpın.

Süt, sıvıyağ ve aroma şurubunu ekleyip çırpın.

Kakaoyu, un ve kabartma tozunu eleyerek eklyin, karıştırın.

İnce ince kıydığınız bitter çikolataları ve iri dövülmüş ceviz içini ekleyip karıştırın.

Kek harcını muffin kapsüllerine yarıya kadar doldurun.

Önceden ısıtılmış 180 derece fırında kürdan testinden geçene kadar pişrin.

28 Ekim 2010 Perşembe

Ashley İçin



Şimdi karaormanda arabamız ilerliyor.İçerideki kütüphanedeki kitaplar esen şiddetli rüzgar ve bozuk yolların da etkisiyle düşüyorlar.Dolunay var ve parlement rengi gece. Arabayı kullanan smokinli kurbağa geceyi atlatıp ' Olmayan Ülke'ye ulaşmayı dört gözle bekliyor ...Sol tarafı uçurumlu yolu geçebilecekler mi ? Tüm bunları çizmeyi de bir gün denerim inşallah :) . Arabanın üstünde kara kara düşünen de yine benim.



Ashley'i tanır mısınız? Macaristan'da Debrecen Üniversitesi'nde üç yıl okumaya hak kazandı diye pek bi sevinmiş, gururlanmıştık. Gidip okulunda okumak için konsolosluğun istediği tüm belgeleri toparlamış, tüm testleri olmuş, bugün git yarın gellere katlanmışken; şimdi de derslerden geri kaldığınız için psikolojiniz bozuldu, bu ülkeye zarar verebilirsiniz gibi komik bir sebeple vize verilmiyor. Üstelik hakkını aramak için de vize alamadığı ülkeye gidip başvuru yapması gerektiği söyleniyor. Annesi tüm hikayeyi anlatıyor, desteğinizi bekliyor.


27 Ekim 2010 Çarşamba

Mayasız Poğaça, Hediyeli Yarışma Duyurusu




Alternatif Anne Dergisi Trendus 2010 Blog Ödülleri'nde yarışıyor. Oy verenlere oynak bir türkü bir de mayasız poğaça hediyem var. Türkü Candan Erçetin'den : buyrun.

Poğaçanın Dr. Oetker patentli tarifi ise işte:

Hazırlama:

Hamur İçin:

  • 125 gr oda ısısında tereyağ
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1/2 çay bardağı sıvıyağ
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 3-3,5 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu

İçi İçin:

  • Beyaz peynir
  • Maydonoz

Hazırlama:

Un ve diğer malzemelerle hamuru yoğurun.

Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparın, avuç içinizde açıp peynirli içten koyun, kapatın.

Yağlanmış tepsiye dizdiğiniz poğaçaların üzerlerine yumurta sarısı sürüp, susam serpin.

Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzeri kızarana kadar pişrin.





25 Ekim 2010 Pazartesi

Patlıcan Köfte, Közlenmiş Kırmızı Biber Salatası, Hoşçakal Yaz



Pazarlarda elveda yazısını ne çok gördük bu ara. Elveda demedik oysa, yaz meyveleri ve sebzeleriyle olan muhabbetimize ara verdik sadece. Önümüzdeki yaza kadar. Sabah kahvaltılarında üzerinde sarımsaklı domates sosuyla kızarmış bahçe biberleri; közlenip zeytinyağ, limon ve tuzla tatlandırılmış kırmızı biberler, iri, etli domateslerle yapılmış menemenler, domates, biber ve hıyarla hazırlanıvermiş söğüşler olmayacak. Kış boyu özleyecek, tadını damağımızda anımsamaya çalışacak, yine de yüz vermeyeceğiz tezgahtaki tatsız domates ve patlıcana, buzdolabında büyüyen hıyarlara.

Gidişinden önce domates fiyatları uçtu, benim gibi dondurucuya atmak için sona kalanları ahlara tühlere boğdu. Akşam haberleri sera ürünlerin çıkacağını, domates fiyatlarının yeniden düşeceğini söylüyor da tatsızdır, ilaçlıdır yemeyiverin, yaza kadar özleyiverin demiyor. Biz mangalda son közleme keyfimizi yaptık, son karnıyarığımızı dün akşam yedik. Buraya koymak için de patlıcanlı bir köfte yaptım. Aslında hazırlama aşamalarına bakarsanız patlıcan kroket denmeli ama patlıcan köfte diyelim biz kısaca. İşte reçete:



Malzemeler:

  • 2 adet büyük patlıcan
  • 2 dilim ekmek
  • 1 adet yumurta
  • 2 iri diş sarımsak
  • 1 küçük acı sivri biber
  • 2 yemek kaşığı rende kaşar
  • 1/4 demet maydonoz
  • Tuz
  • 2 çay bardağı galeta unu
  • Sıvıyağ

Hazırlama:

Patlıcanları birkaç yerinden delip mangalda közleyin.

Kabuklarını soyup çatalla ezerek püre haline getirin.

Ekmekleri ısaltıp sıkın.

Ekmek içi, patlıcan püresi, yumurta, ezilmiş sarımsak, rende kaşar, incecik doğranmış sivribiber, tuz ve kıyılmış maydonozu karıştırın. On dakika dinlendirin.

Hamurdan küçük silindirler yapıp galeta ununa bulayın, bol kızgın yağa atıp kızartın.

Kağıt havlu üzerine çıkarıp, fazla yağını emdirdiğiniz köfteleri, maydonoz ve yeşillikle, belki sarımsaklı yoğurtla servis yapabilirsiniz.

Afiyet olsun.



21 Ekim 2010 Perşembe

Tavuklu Bamya, Dondurucuda Bamya Saklama ve Yaşasın Bamya!



Reklamlara sinirim yine bugünlerde. Çilekli yağ! Biziimkiler duyunca:

- Iğğyyy dediler,

- Çilekli yağ da olur mu?

Oluyor işte, anneler yavrularına halis tereyağ yerine yedirince, alıcı bulunca demek ki oluyor.

Yoğurtçu amca öyle bir tereyağ getirmiş ki, ekmeksiz kaşıklıyorum arada, dayanamıyorum. Üzerine yazdan hazır reçellerim var, balımız var sürmeye. Onların çilekli yağlarına ihtiyacım yok.

İki sevimli çocuk teoriler üretiyor sonra, çilek perisi çilekleri toplamış da, şöyle olmuş da böyle olmuş da...

Yedikleri her şey illa ki tatlı olacak çocukların. Ekşi ve tuzluya yanaşmıyor bebeler. Daha minikken, biberonlarına doldurulmuş, ballı şekerli sütlere alıştırılıyorlar. Biberon denen şey bizim evde yer bulamadı şükür, ağızlarına almadılar. Derdim biberon değil ya, konu dağılıyor. Derdim ev yoğurdunun tadını bilmeyen, süzme yoğurtla yapılmış, güzelim ekşimen ayranı içmeyen, sütünü ille de çilekli, muzlu, çikolatalı içen çocuklar. Öyle ki içtikleri çorbaya limon bile sıkamıyorsunuz. Yapay aromalara alışkın, yapay damaklar.

İş anne ve babalarda bitiyor. Daha yemek yemeye başladıkları vakitlerde alıştırmaz, sadece tatlı verirsek sonrasında tuzluya yüz vermeyen çocuklar çıkar ortaya. Bizim çocukların arkadaşları misafir geldiklerinde çekiyorum en çok bu sıkıntıyı. Önlerine koyduğun yemeği yemeyip, bir ton bahane koyduklarında ortaya, canım sıkılıyor. Kala kala elimde ya patates kızartması, ya makarna kalıyor. Henüz önlerine koyduğum ayranı içenine denk gelmedim ne yazık ki.

Oysa kurabiyelerini de yeseler, mantıyı da, çikolata da yeseler, bamya da. Mesela bizim kız gibi, mutfağa girip kokusunu aldıklarında şöyle deseler:

-Yaşasın, bamya!

Ben bamyayı tavuk etiyle yaparım hep. Kıymalı, etli ya da zeytinyağlısından daha çok seviyoruz. Öyle sümüklenmez de, dondurucuya mutlaka atılır her yıl. Bu yıl altı kilo attım, çiçek bamya bulamasak da. Dondurucuya atma kurallarını da anlatayım: tepelerini güzelce ayıkladığınız bamyaları sirke, tuz ve limon ilavesiyle on onbeş dakika bekletin. Büyükçe bir tencereye kaynar su koyun, bolca limon sıkın. Bamyaları kaynar suya atıp, üç dört dakika suda tutun. Sonra delikli bir kepçe ile sudan çıkarıp genişçe bir tepsiye alın. Soğuyan bamyalara tekrar limon sıkın, bir pişirimlik porsiyonlar halinde poşetlere koyup dondurucuya kaldırın. Kışın çıkardığınızda çözülmesini beklemeden pişirin yalnız.

Malzemeler:

  • 250 gr tavuk eti (dilediğiniz yerinden)
  • 1/2 kg bamya
  • Üç yemek kaşığı zeytinyağı
  • İki yemek kaşığı salça
  • 1 orta boy kurusoğan
  • 1 tatlı kaşığı un
  • Limon
  • Tuz
  • Su

Hazırlama:

Tencereye yağı alıp biraz kızmasını bekleyin.

Kızgın yağa tavuk etlerini atıp rengi değişip kabuk bağlayana kadar çevirin, altını kısıp kapağını kapatın.

Tavuk etleri suyunu çekene kadar kısık ateşte pişirin.

Yemeklik doğranmış soğanları ekleyip sararana kadar kavurun.

Salçayı ekleyip tekrar kavurun, ununu ekleyip şöyle bir çevirip sıcak su dökün.

Su kaynar kaynamaz limon sıkın, bamyaları atın tencereye. Suyu bamyaların hizasını iki parmak kadar geçmiş olmalı.

( Kaynar suya atmak, bir de limon sıkmak bamyaların sümüklenmesini engeller. )

Tuzunu ayarlayıp, ortadan az ateşte kapağı kapalı olarak bamyalar ve etler yumuşayana kadar pişirin.




18 Ekim 2010 Pazartesi

Kandırıkçı Börek ve Yalancı Yemekler Etkinliği



15 Ekim - 15 Kasım arası Bir Dilim Bir Tutam'da Yalancı Yemekler Etkinliği var duydunuz mu? Yalancısından tarifler toplanacak sevgili Serap'ın sayfasında. Benim kandırıkçı börek de yeniden görücüye çıkıyor, peşine sizi de takmak istiyor, buyurmaz mısınız?

(Kandırıkçı börek, çünkü kat kat açılmadığı halde öyleymiş gibi duruyor, hamur açamayanlar için bire bir. )

Malzemeler:

  • 1 su bardağı süt
  • 1 yumurta
  • 1 paket maya (ister yaş maya, ister instant maya)
  • 1,5 su bardağı ılık su
  • Tuz
  • 6-7 su bardağı un

ile yumuşak bir hamur yoğurun. Ilık bir yerde hacminin iki katı olana kadar mayalandırın. Mayalanan hamuru tekrar yoğurup, gazını çıkarın, iki eş parçaya bölün. Oda ısısında beklemiş 100 gr. tereyağını sekize bölün. Hamuru önce uzunlamasına kalınca açın, yağın bir parçasını üzerine elinizle sıvayın. Yanlardan tekrar katlayarak yağı yayın, bu şekilde zarf gibi kapatın. Aynı işlemi diğer hamur için de yapıp, buzdolabında on beş yirmi dakika bekletin. Bu sürede yağlar donacak, açarken işiniz kolay olacak.

Dolaptan çıkardığınız hamurları tepsiniz boyutlarında açın, yağlanmış tepsiye birini serip, üzerine hazırladığınız içi yayın. Diğer hamuru da üzerine kapatıp, kenarlarını dikkatlice birleştirin. Üzerine yumurta srısı sürüp, 200 derece sıcak fırına verin. Üzeri nar gibi kızardığında alın, üç dört dakika sonra hafifçe su serpip, temiz bir bezle örtün. Dinlenen böreği, ılıyınca dilimleyerek servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun.

15 Ekim 2010 Cuma

Babaganuş Tarifi, Güneşsiz Zamanlar




Hava hep kapalı, gözüm kulağım hava durumu raporlarında. Güneş yüzünü göstermediğinden fotoğraf çekemiyorum. Söylenip duruyorum, yakınlarımı bezdirdim. Oysa yaz tembelliğinden bugünlere sarkmış niyetlerim var: çok sevdiğim patlıcanla bir başlangıç yemeği, domatesler lezzetini kaybetmeden ezme yapıp çekmek gibi. Güneşe sevinip başladığım çorba çekimi birden bastıran yağmur ve karanlık havayla yarım kaldı bu sabah. Babagannuşu beş altı dakikalık bir güneşle yakalayabildim çok şükür. Bakalım, benim aklım fikrim güneşte, güneş sizin içinizde olsun.

Malzemeler:

  • 1 büyük boy patlıcan
  • 2 yemek kaşığı tahin
  • 1 yemek kaşığı ev yoğurdu
  • 1 yemek kaşığı süzme yoğurt
  • 2 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 1 yemek kaşığı limon suyu
  • 2 diş sarımsak

Hazırlama:

Patlıcanı çatalla birkaç yerinden delerek odun ateşinde közleyin. (Ocakta, fırında aynı tadı vermez ama yine de siz bilirsiniz .)

Közlenmiş patlıcanın kabuğunu soyup, çatalla iyice ezin.

Dövülmüş sarımsak, tahin, yoğurt ve limon suyunu katıp iyive karıştırın.

Ayrıca tuz eklemiyoruz, sarımsağı döverken eklediğiniz tuz kai gelecektir. Yine de deneyn, ihtiyaç duyarsanız ekleyebilirsiniz.

Hazır olan babagannuşu kızarmış ekmek üzerinde servis yapın mutlaka.

Pulbiber ve zeytinyağı da arkadaş olsunlar.

Afiyetle...


12 Ekim 2010 Salı

Ispanaklı Çorba



Çorba denemeleri daha olumlu sonuç veriyor deyip bırakmıştık. Uyduruk çorbaları seviyorum. Kıvam bağlamak için çoğunlukla un kullanıyor, içine biraz erişte ya da una bulanmış köfteler attıysam una ihtiyaç duymuyorum. Dondurucuda her zaman haşlanmış nohut, buğday, yeşil mercimek bulundurmak, işimi daha da kolaylaştırır. Tavuk suyu eksik edilmiyor tabii. Bazen bakliyat yerine sebze girer içine, evde ne varsa işte. Kremalı çorbalarla aram yok pek, lakin süt kullanırım. Sebzelerin püre yapıldığı çorbaları pek sevmiyor olsak da; ezme mercimek çorbası, taneli olandan daha makbuldur bizim evde. Bulgur ve limon kabuğu ekledin mi olur sana ezogelin! Yoğurtlu çorbalar en sevdiklerim, üzerine yakılmış tereyağ pul biber, nane üçlüsüyle. Hele kokusu, cızz sesi, kış tadında...

Erik pestilini limondan daha çok severim, naneli ve salçalı çorbalarda. Karabiberi unutmamalı! Beyaz olsun rengi derseniz kuzu gerdanla yapılmış bir düğün çorbası, belki terbiyeli bir tavuk çorbası, belki de soğan çorbası gelir aklıma ilk. İşkembe çorbası yoğurt, yumurta ve un terbiyesiyle, sirkeli ve limonlu güzeldir, paça çorbası soğuğu gördük mü ilk yapılan çorbadır çoğu zaman.

Ama annemin tarhanası başkadır. Boşuna darhane çorbası dememişler kendisine. Anadolu'daki pek çok yemek gibi, evde ne varsa katıştırılmış da ortaya çıkmamış mıdır kendileri? Hadi siz de bugün canınız ne isterse bir araya getirin, sıcak bir tencere çorba yapın kendinize, sevdiklerinize. Benim ıspanaklı çorbam hasta bir günüme denk gelmişti. Karabiberli olsun, yaksın istemiştim, ortaya bu reçete çıktı. Sizin de vardır mutlaka aşağı yukarı benzer bir tarifiniz. (Tabağın kenarlarını ne kadar sildiysem de inat etti böyle poz vereceğim diye, hoş görün olur mu?)

Çorba tadında sıcak günler dilerim...

Malzemeler:

  • 1 orta boy kurusoğan
  • 1 orta boy patates
  • 1 orta boy havuç
  • 1 tatlı kaşığı un
  • 1 yemek kaşığı dolusu pirinç
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • Kaşığın ucuyla biber salçası
  • 2 yemek kaşığı tereyağ
  • 1 lt su
  • 1 su bardağı su
  • Tuz, karabiber
  • Küçük bir kase temizlenmiş doğranmış ıspanak

Hazırlama:

Tereyağını tencereye koyup eritin.
Eriyen yağa küçük zar şeklinde doğradığınız havuç ve patatesleri atıp, bir iki dakika kızartın.
Yemeklik doğradığınız soğanları ekleyip sararana kadar kavurun.
Domates ve biber salçasını ekleyin.
Tüm malzemeyi salçayla birlikte kavurduktan sonra unu katıp, şöyle bir çevirin ve hemen soğuk suyu verin.
Tavuk suyunu da ekleyip kaynamasını bekleyin.
Kaynayan çorbaya yıkanmış pirinç ve ıspanakları ekleyip, ıspanak ve pirinçler yumuşayana kadar ortadan az ateşte pişirin.
Tuzunu ve karabiberini ekleyip, kıvamını bulan çorbayı ateşten alın.
Sıcak sıcak için, şifa olsun.


8 Ekim 2010 Cuma

Çikolatalı Romlu, Karamelli, Dondurmanız Nasıl Olsun?




Şu soğukta çorba tarifi beklenir, bende dondurma var. Yaz boyunca krema veya jelatin kullanmadan, dondurma makinası kullanmadan sadece çırpma yöntemiyle kıvamlı, dolgun dondurma elde etme çabalarım oldu. Hemen hepsi boşa çıktı diyebilirim. Hele limonlu dondurmam donmuş süt halini alınca, yerle bir olan ümitlerim bu son yaptığım karamelli bir de çikolatalı dondurmalarda biraz toparlandı. Bir daha deneyecek miyim diye sorarsanız, cevabım hayır olacak. Katacağım kremamı, ohh misler gibi dondurmamı kaşıklayacağım.

Bu dondurmaları yaparken bir taşla iki değil dört kuş vurmaya çalıştım.
Bir kilo sütle başladığım işlemlere sütü dörde bölerek devam ettim. Karamel ve çikolatalı olanlar tuttu. Çikolatalı tam kıvamında olsa da karamellinin kıvamı sorbeye daha yakındı. Ama antep fıstığı kattığım berbattı, acıydı, hem hindistancevizi hem de hindistancevizi aroması katarak elde ettiğim karışım ise felaketti.

Mutfak böyle değil midir? Katar katıştırırsın, hayal edersin, gönlün ne çektiyse, elinin altında ne varsa birleştirirsin. Bazen sonuç güzeldir, bazen yenilmeyecek kadar berbattır. Moleküler gastronominin öncüsü Heston Blumenthal gibi kimya bilgim de yok, elimin altında kimya laboratuvarını andıran bir mutfağım da. Onun gibi dondurma yapamam hele. Ama çorba denemelerim daha olumlu sonuç verebiliyor. Şimdilik dondurma var, bir sonraki yazıda da keyfimce yaptığım ve çok sevip artık sürekli yaptığım bir çorba olsun o zaman.

Çikolata ve Romlu Dondurma İçin Malzemeler:

  • 1/2 kg süt
  • 125 gr toz şeker
  • 3 yumurta sarısı
  • 160 gr sütlü çikolata
  • Birkaç damla rom aroması
  • 1 yemek kaşığı çözünebilir hazır kahve

Hazırlama:

Sütü bir kere kaynatın.

Toz şekerle yumurtayı bir tencereye koyarak iki üç dakika çırpın.

Çikolatayı benmari usülü eritin, çırpmaya devam ederek yavaş yavaş kaynar süte yed
irin.

Tencereyi ateşe koyup üç dört dakika kaynatmadan karıştırın.

Kaynamaya başlamadan hemen ateşten alıp çırparak soğutun.

Bir kaba boşalttığınız karışımı dondurucuya koyup, yarım saatte bir çıkarın, üç dört dakika çırpın.

Bu işleme dondurma kıvamını bulana kadar devam edin.



Karamelli Dondurma İçin Malzemeler:

  • 1/2 kg süt
  • 85 gr toz şeker
  • 2 yumurta sarısı
  • 1/4 çubuk vanilya(yoksa çay kaşığının ucuyla vanilin)
  • 2 yemek kaşığı karamel

Hazırlama:

Vanilyayı süt ile bir kere kaynatın.

Toz şekeri ve yumurta sarılarını iki üç dakika çırpın, çırpmaya devam ederek sütü ilave edin.

Tencereyi ateşe koyarak üç dört dakika kaynatmadan karıştırın.

Kaynamadan ateşten alın, karameli de katıp soğuyana kadar çırpın. (Karameli katarken rengini ve tadını kontrol edip, dilediğiniz kadar katabilirsiniz.)

Bir kaba boşalttığınız karışımı dondrurucuya koyup yarım saaatte bir çıkarıp üç dört dakika çırpın.

Bu işleme dondurma kıvam bulana kadar devam edin.



4 Ekim 2010 Pazartesi

Yeşil Domates Pilakisi



Sütçüden satın aldığım bu güzeller güzeli yeşil domatesler aklımı çeldiler benim. Kabak etkinliğinin yükünü sırtımdan yeni atmışken, bir daha etkinlik işine girişmeye tövbeler etmişken fısıldadılar kulaklarıma:

- Turşu zamanı şimdi, turşu etkinliği yap!

Nasıl da çekiyor değil mi, hepimiz şöyle bir araya gelip ne güzel bir turşu arşivi oluştururduk.

Yok ama vallahi yok! Yapmayacağım.

-Niye yazıyorsun o zaman?

diyeceksiniz. Olur da bir üstlenen bulunur diye, fikrim öksüz kalmasın bir kenarda diye.

Ben yeşil domateslerimle pilaki yaptım, suyunun rengi en az kendilerinin yeşili kadar çaldı gönlümü. Tek şartım var: domatesleri oda ısısında bir gün bekletip öyle yapın olur mu?

Malzemeler:

  • 1 kg. yeşil domates
  • 1/2 su bardağı zeytinyağı
  • 2 adet orta boy kurusoğan
  • 2 diş sarımsak
  • 1 kahve fincanı pirinç
  • 3 adet kesme şeker
  • Kıyılmış maydonoz
  • Tuz

Hazırlama:

Soğanları küp küp doğrayın.

Domatesleri dilim dilim kesin.

Pirinci yıkayıp süzün.

Zeytinyağını bir tencerede kızdırın.

Soğanı ve doğranmamış sarımsağı ilave edin.

Soğan sararıncaya kadar kavurun.

Domates, tuz, kesme şeker ve pirinci ilave edin.

Domatesin üzerini kaplayacak kadar su koyup, üzerini bir kapakla kaparın.

Tencerenin kapağını kapatıp, kaynayana kadar hızlı, sonra kısık ateşte, domates suyunu çekene kadar pişirin.

Soğuyan pilakiyi tabağa alıp, üzerine kıyılmış maydonoz serpip servis yapın.


1 Ekim 2010 Cuma

"Emzirme Reformu Gerekli"




Böyle diyorlar, biliyorsunuz kendi döküntülerim ve yemek tariflerim dışında farklı konulara yer vermiyorum Narince'de. Geçtiğimiz haftalarda aldığım e-postaya kayıtsız kalmam mümkün değildi. Emzirmenin hazzını yaşamış, emen bebekleri dakikalarca izleyebilen, emzirmeyi özlemiş bir anne olarak onlara destek veriyorum. 1-7 Ekim Emzirme Haftası'nda konuya dikkat çekelim lütfen.

EMZİRME REFORMU MANİFESTOSU

Anne sütü, bir bebeğin alabileceği en iyi besindir.

Dünya Sağlık Örgütü, bebeklerin ilk altı ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmelerini, daha sonrasında ise ek gıdalarla desteklenerek en az iki sene boyunca emzirilmelerini önermektedir.

T.C. Sağlık Bakanlığı da Dünya Sağlık Örgütü’nün bu önerisini dikkate alarak “ilk altı ay sadece anne sütü” yaklaşımını benimsemektedir.

“İlk altı ay sadece anne sütü” yaklaşımının uygulanmasında ve annelerin bebeklerini istedikleri gibi emzirmeleri konusunda gerek iş hayatında, gerekse toplumsal hayatta sorunlar yaşanmaktadır. Şöyle ki:

İş Hayatında:

  • Çalışan annelerin yaşadığı sıkıntıların başında süt izninin gereği gibi kullanımı gelmektedir. Yasaya göre, bir yaşından küçük çocuğunu emzirmesi için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilen anne, bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. Bu madde, iş yasasında teminat altında olmasına rağmen uygulamadan kaynaklı sorunlar yaşanmakta, çalışan anneler süt izinlerini hakları doğrultusunda kullanamamaktadır. Bu sorunlar iş yerinin bakanlık müfettişleri tarafından denetlenmesi ile düzeltilebilir.
  • Sağlık Bakanlığı’nın “ilk 6 ay sadece anne sütü” politikasıyla Çalışma Bakanlığı’nın çalışan annelere sağladığı 4 aylık doğum izni birbiriyle çelişmektedir. Birçok anne bebeği henüz iki-iki buçuk aylıkken çalışmaya geri dönmek durumunda kalmakta ve işyerinde sütünü gereği gibi sağamadığı için sütü azalarak kesilmektedir. Bu yanlışlık bir an önce giderilmeli, Çalışma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın “ilk 6 ay sadece anne sütü” uygulamasını destekler hale getirilmelidir.
  • Ülkemizde doğum izni konusunda ciddi değişikliklere ihtiyaç vardır. Birçok çalışan anne doğumdan önce 8, doğumdan sonra 8 olmak üzere, toplamda 16 haftalık ücretli doğum izni kullanabilmekte, doğumdan önceki izninin beş haftasını doğum sonrasına aktarabildiği takdirde bile bebeği henüz gün boyu meme emmesi gereken durumda olmasına rağmen işe geri dönmek durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla oldukça yetersiz kalan hali hazırdaki doğumdan sonraki 8 haftalık ücretli doğum izni en az 6 aya çıkarılmalıdır.
  • Doğum sonrası ücretsiz izin konusunda özellikle de özel sektörde çalışan anneler zorluk yaşamakta, annenin ücretsiz izin isteğine kötü bakılmakta, hatta işten çıkarma sebebi olarak bile görülebilmektedir. Dolayısıyla ücretsiz izin konusunda da ciddi değişiklikler yapılmalı, doğum sonrası ücretsiz izin en az iki seneye çıkarılmalı ve özel sektör çalışanları da, kamu çalışanları gibi rahatlıkla ücretsiz izin kullanabilmelidir.
  • “Gebe Veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları Ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”, Madde 15’e göre, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 arası kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur.” Yine aynı yönetmelik, “yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 den çok kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurdun kurulması”nın zorunlu olduğunu, yurt açma yükümlülüğünde olan işverenlerin yurt içinde anaokulu da açmak zorunda olduğunu belirtmektedir. Bu maddeler yürürlüğe konmalıdır.
  • Aynı yönetmeliğe göre, emziren işçi doğumu izleyen altı ay boyunca gece çalıştırılamaz. Yeni doğum yapmış işçinin doğumu izleyen sekiz haftalık süre sonunda, emziren işçinin ise, altı aylık süreden sonra gece çalışması yapmasının güvenlik ve sağlık açısından sakıncalı olduğunun hekim raporu ile belirlendiği dönem boyunca, gece çalıştırılamaz. Bu maddelere de uygulamada sadık kalınmalı, emziren anneler gece çalıştırılmamalı, vardiyalı çalışmaya zorlanmamalıdır.
  • Emziren anneler günde 7,5 saatten fazla çalıştırılmamalıdır. Bu, kanun gereği böyledir.
  • Hiçbir çalışan anneye çocuğunu emzirdiği ve süt izni kullandığı içini şyerinde “mobbing” uygulanmamalıdır. Annenin süt iznini kullanacağı saatlere kasti olarak acil toplantılar, “o dakika bitirilmesi gereken işler” denk getirilmemelidir. Anne, fazla mesai yapması için zorlanmamalı, işini kaybetme tehdidiyle süt iznini kullanması engellenmemelidir.
    • Hiçbir çalışan anne emzirdiği için, süt iznini kullandığı için işinden çıkartılmamalıdır.
    • Çalışan bir annenin süt iznini kullanıyor olması performansının düşük olduğu anlamına getirilmemelidir. Annenin işyerinde bulunduğu saatlerdeki performansı, diğer çalışanların performans değerlendirme ölçütleri ile aynı doğrultuda, adil bir şekilde değerlendirilmelidir.
    • İşyerinde sütünü sağması gereken annenin ihtiyaçları (oda, buzdolabı vb.) karşılanmalı ve mahremiyetine saygı gösterilmelidir. Anne, tuvaletlerde ya da arşiv odalarında sütünü sağmak zorunda bırakılmamalıdır.

    Toplumsal Hayatta:

    • Gebeler ve yeni anneler, emzirme hakkında yeterince bilgilendirilmelidir.Yeni annelerin, emzirme teknikleri konusundaki yetersiz bilgileri “sütüm yetmiyor” gibi endişelere yol açmakta, mama vermeye yatkın doktorlardan ve aile büyüklerinden gelen baskının da etkisiyle birçok bebek anne sütünden gereksiz yere mahrum kalarak mamayla beslenmektedir.
    • Emzirme, doğumdan sonra en kısa sürede başlamalıdır. Tıbbi bir engel yoksa, doğumundan sonraki ilk dakikalarda bebek annenin kucağına verilmeli ve doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde emzirmenin başlaması sağlanmalıdır.
    • Her annenin bebeğini istediği sürece emzirme hakkı vardır. Hiçbir anneye çocuğu “meme emmek için fazla büyüdüğü için” mahalle baskısı yapılmamalı, anne ve bebek devamını istediği sürece bu bağın zorla kopartılması hiçbir şekilde talep edilmemelidir.
    • İsteyen her anne, parkta, sokakta, alışveriş merkezinde vs. bebeğini emzirebilmelidir. Hiçbir anneye ortalıkta emzirdiği için ayıp, yasak, ya da kötü bir şey yapıyormuş izlenimi verilmemelidir. Bebeğini emziren annenin memesi cinsel obje değildir.
    • Ortalıkta emzirmek istemeyen annenin mahremiyetine de saygı gösterilmelidir.


LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin