27 Şubat 2012 Pazartesi

Böbrek Sote




Göçebe geçmişimiz et ve sakatat sever olmamızda etkilidir muhakkak. Günümüz kentli insanı kolesterol korkusu, hijyen kaygısı, vakitsizlik vb sebeplerle uzak duruyor sakatattan. Ben işkembeden, kokoreçten, kelle ve paça çorbasından, en çok da ciğerden ayrı duramam.

Böbrek de sakatat severlerin aşina olduğu başka güzellik. Kendi yağında pişmeli mutlaka. Dışındaki yağı incecik doğranmalı, kızgın tavaya bırakılmalı. Altı biraz kısılıp erimesi beklenmeli. Piyazlık doğranmış kurusoğanlar az ateşte yine, yumuşamalı, sararmalı. Ocağın altı tekrar yükseltilmeli, iyice yıkanmış, doğranmış böbrek parçaları eklenmeli. Her bir böbrek parçası ateşi görene kadar. Ocağın altı ortaya ayarlanmalı bu kez; çok değil üç dört dakika pişirilmeli yalnızca. Bu kadarcık sürede pişer, meraklanmayın. Fazla kalırsa ateşte, sertleşir, tadı tuzu olmaz böbrek sotenin. Şimdi deniz tuzu ve değirmenden karabiber çekmeli. Çay kaşığı ile de hardal ekleyin, bakın nasıl yakışıyor böbreğe. Bol maydonoz ve sumakla tatlandırılmış kuru soğan piyazı hele!

Yarasın, şifa olsun!


24 Şubat 2012 Cuma

Akşama Ne Pişirsem?





Akşama misafirim var, ne yapsam? Kolay olsun, çok zamanımı almasın, soframı güzelleştirsin, tadanlar bayılsın diyorsanız; değerli misafirlerinizi ağırlarken, sofraya çok çeşit koyma telaşınız arasında sizi yormayacak, etini bir gün önceden pişirip yemeğe yarım saat kala hazır edebileceğiniz bir ana yemek anlatacağım sizlere. İri parçalar halinde ya da iri kuşbaşı şeklinde doğradığınız koyun etini (dilerseniz dana da olabilir) Sıcak yağa bırakıp, önlü arkalı mühürleyin bir güzel. Sonra altını mümkün olan en kısık ateşe düşürüp kapağı kapalı olarak pişmeye bırakın. Kapağını sık sık açıp buharını uçurmayın. Bırakın etiniz kendi suyunda usul usul pişsin. Çok merak ederseniz eğilip dinleyin, suyunun azaldığını duyabilirsiniz. Kendi suyunu çekmesine yakın, üzerine çıktı çıkacak kadar sıcak su ve tuz ekleyin. Varsa tazesinden biberiye, kekik. Yine kısık ateşe bırakın, yumuşacık pişsin etiniz.

Bu aşamayı bir gün önce yaparsanız ertesi güne telaşınız olmaz. Başka bir tencerede, tereyağını eritin, iki su bardağı arpa şehriyeyi, rengi dönene kadar bir güzel kavurun. Biraz etin süzülmüş suyundan, biraz normal sudan ekleyin; sıcak olsun mutlaka. Tuz ekleyip, fokurdayınca altını kısın. Arpa şehriye pirinçten, bulgurdan daha çok su çekiyor unutmayın. Suyunu çekmiş ve pilavınız hala pişmemişse hazırda bekleyen sıcak suyunuzdan ekleyebilirsiniz.

Şimdi pişen pilavı beş on dakika dinlendirin ve bir fırın kabına boşaltın. Üzerine etleri yayın ve atın 180 derece sıcak fırına. On beş dakika kalması yeterli olacaktır fırında . Servise hazırdır yemeğiniz. Birbirinden leziz diğer et ve tavuk yemekleri için tıklayın lütfen.

Dostlarınızla şenlikli, lezzetli sofralarınızın bol olması dileğiyle...


20 Şubat 2012 Pazartesi

Sıkılanlar İçin



Portakal ve çikolata. Anlık, canın çekivermiştir. Alelacele açılmış malum kavanozun içine düşmüşsündür. Düşmek istemişsindir. Kaşık kaşık, portakal kokusuna, kavanozun içindeki şeye doymak istemişsindir. Vakit belki gecedir, belki öğle ortası. Göğsünde bir öksürük peydah olmuştur. Kıştan sıkılmışsındır. Kardan, soğuktan, pazar tezgahlarındaki donuk renkli sebzelerden, marketten aldığın kokusuz ayvadan, erimiş karlardan, buzdan, ıslak kaldırımlardan, şemsiyeden, kat kat giyinmekten, sıcak evinde evsizleri, yakacağı olmayanları düşünmenin verdiği huzursuzluktan, birbirine sokulup ısınmaya çalışan sokak kedilerini düşünmekten, puslu sabahlardan, yumuşak battaniyeden, çiçeksizlikten, ayazdan, kuş cıvıltısını özlemekten, hava durumu haberlerinden...


16 Şubat 2012 Perşembe

Portakallı, Damla Çikolatalı Bisküviler




Malzemeler:

  • 125 gr tereyağ (oda ısısında)
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1 yumurta
  • 1 çay kaşığı şekerli vanilin
  • 2 portakalın kabuğunun rendesi
  • 2 su bardağı un
  • 1,5 çay kaşığı kabartma tozu
  • Minicik tuz
  • 3 yemek kaşığı damla çikolata

Hazırlama:


Toz şeker ve oda ısısındaki tereyağı krema kıvamını alana kadar birbirine yedirilir.

Un ve kabartma tozu hariç kalan malzemeler eklenerek yoğurulur.

Kabartma tozu unla birlikte eleyerek hamura dikkatlice katılır.

Kulak memesi olacak hamurun kıvamı, ortalama bu ölçüde unu alır. Ama elinizin ısısı, yağın yumuşaklığı, yumurtanın büyüklüğü vs. gibi sebeplerle alacağı un miktarı değişebilir.

Damla çikolatayı en son katın ki, elinizin ısısıyla eriyip, hamuru boyamasın.

Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp şekil verin.

Yağlı kağıt serdiğiniz tepsiye dizip, önceden ısıtılmış 200 derece fırında pişirip, kızarmadan alın.

Kürdan testi uygulayın, kürdan kuru ise pişmiş demektir. Yumuşaklığına bakmayın, bekledikçe kendine gelir bütün bisküvi ve kurabiyeler.



14 Şubat 2012 Salı

Hindistan Cevizli Bisküviler





Beslenme çantası tarifleri kaldığı yerden devam ediyor.


Malzemeler:

  • 125 gr tereyağ
  • 1 su bardağı + 1 yemek kaşığı pudra şekeri
  • 1 adet yumurta
  • 1 su bardağı mısır nişastası
  • 1/4 su bardağı buğday nişastası
  • 1 su bardağı + 3/4 su bardağı rende hindistan cevizi
  • 1 su bardağı + 3/4 su bardağı un
  • 1,5 çay kaşığı kabartma tozu


Hazırlama:

Pudra şekeri ve oda ısısındaki tereyağına krema kıvamını alana kadar yedirilir.

Un ve kabartma tozu hariç kalan malzemeler eklenerek yoğurulur.

Kabartma tozu unla birlikte eleyerek hamura dikkatlice katılır.

Kulak memesi olacak hamurun kıvamı, ortalama bu ölçüde unu alır. Ama elinizin ısısı, yağın yumuşaklığı, yumurtanın büyüklüğü vs. gibi sebeplerle alacağı un miktarı değişebilir.

Hafifçe unladığınız tezgahta hamuru yarım santimetre kalınlığında açıp, dilediğiniz kalıpla keserek şekiller verin.

Yağlı kağıt serdiğiniz tepsiye dizip, önceden ısıtılmış 200 derece fırında pişirip, kızarmadan alın.

Kürdan testi uygulayın, kürdan kuru ise pişmiş demektir. Yumuşaklığına bakmayın, bekledikçe kendine gelir bütün bisküvi ve kurabiyeler.


10 Şubat 2012 Cuma

Gamze Akbaş İçin


Yemeğe ara verip yardımımıza ihtiyacı olan bir anneden söz edeceğim sizlere.


Gamze anneyi pek çoğumuz artık tanıyor ve durumunu biliyoruz. Ancak bilmeyenler için tekrar kısa bir bilgilendirme yapalım:

Gamze genç bir anne… 3 yaşında bir oğlu var ve kendisine lösemi teşhisi konuldu. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Bölümünde yatıyor.

Son durum:
Son durum:

.”ŞU ANDA KAN GEREKMİYOR”.

.İlik nakli gerekli. İlik nakli için donör aranmaya pazartesi günü (13.02.2012) günü başlanacak.

.Pazartesi günü kemoterapiye başlanacak. “ÖNÜMÜZDEKİ HAFTADAN İTİBAREN” Trombosit ihtiyacı olacak. “ALINAN TROMBOSİT EN FAZLA 5 GÜN SAKLANABİLDİĞİNDEN, İHTİYAÇ OLDUKÇA” A RH + grubundakilerin Dokuz Eylül Üniversitesi’ne gidip “TROMBOSİT” vermeleri gerekecek.

.Pazartesi günü kemoterapiye başlanacak.

.Kardeşinin iliği uymamış, yakın akrabaların uyma ihtimali yüzde 1 imiş. Diğerlerinin uyma ihtimali ise 40 binde 1. Çapa’da 27 bin donör örneği varmış. Oranın düşüklüğünü hesaplayabilirsiniz.Bu yüzden bu “havuz”daki sayı ne kadar çoğalırsa, Gamze’nin kurtulma şansı o oranda artacak.Yani, donör olmak için başvurmak ve küçücük bir tüp kan vermek ÇOK ÇOK ÇOK ÖNEMLİ.Ama aynı gün içinde yüzlerce kişi gitmesin aynı merkezlere. Bunun için organize olup liste oluşturmak gerek. Çapa’daki konsey perşembe günleri toplanıyormuş, perşembe öncesi gitmek iyi olur.

.Gamze’nin lösemi teşhisi: AML M5 (Akut miyoloblast lösemi)

.Daha önce kök hücre nakli gerçekleştirilmiş ancak ney yazık ki hastalık tekrar nüksetmiş.

.Hepiniz donör olarak kan verebilirsiniz: Akraba Dışı Doku ve Kordon Kanı Bağışı yapılabiliyor.

.Gamze için bir blog açıldı bütün güncel bilgiler burada: Gamze Akbaş
Kendisine pozitif, samimi ve iyileşeceğine inandığınızı yazmak isterseniz:gamzeakbasicin@gmail.com Buraya atılan mailleri kendisi bizzat okuyor.

.Odasına geçmiş olsun kartları göndermek isteyen anneler her ilde kendi içinde organize oluyorlar. İnternet anneleri google grubuna üye olabilir ya da Nurturia’daki oluşuma katılabilirsiniz.

ADRES: Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi-İZMİR. Oda numarası 4865 Hematoloji Servisi, Onkoloji 1. kat

Ankara’dan ilik donörü olmak isteyenler: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, İbni Sina Hastanesi, Akrabalık Dışı Kemik İliği ve Kordon Kanı Bankası Tel:(312) 508 24 44.

İstanbul’dan ilik donörü isteyenler: Çapa Tıp Fakültesi İlik ve Doku Nakli Merkezi

İzmir’den ilik donörü olmak isteyenler: Ege Üniversitesi Kan Merkezi irtibat no: 390 40 29 Randevu alarak gidiliyor.


Bu sehirler disinda yasayanlar ise: Oncelikle online olarak su adresteki formu dolduruyorsunuz: http://www.itf.istanbul.edu.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=885&Itemid=1

Gonullu formu

(En alttaki: "Kök Hücre ve Kemik İliği Bağışı İçin Onam Formunu Okudum, Anladım, Kabul Ediyorum" kutucugunu isaretlemeyi unutmayin!)

Sonrasinda:

Içinde 7,2 mg EDTA bulunan 4’er cc’lik 2 adet mor kapaklı tam kan (hemogram) tüpüne kan örneğinizi aldırarak, oda sıcaklığında ve 24 saat içinde elimizde olacak şekilde ve kargo ücretini kendiniz karşılayarak, asagidaki adrese gönderebilirsiniz.

(Lütfen, tüplerin üzerine TC kimlik numaranızı ve aldığınız e-postada yer alan başvuru numaranızı yazmayı unutmayınız.)

Bazi yasal zorunluluklar gereği; kargo ücretini kendinizin karşılaması gerekmektedir. Kargo ücreti; 5-8 TL arasında değişmektedir.

Kargo Adresi:Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesiİbni Sina HastanesiHematoloji Laboratuvarı, Asma Kat06100Sıhhiye, AnkaraTel: (312) 508 24 40 (312) 508 24 44


Kimler donör olabilir:
18-50 yaşında sağlığı müsait olan herkes kemik iliği bankasına gidip başvuru formu doldurabilir. Bir tüp kan verenler bulaşıcı hastalık testinden geçiriliyor. Hastalık taşımıyorsa bankaya kaydediliyor.
Gönüllü vericinin kayıtları bilgisayara işleniyor, hastalarla uyum sağlarsa daha ileri tetkik yapılmak için çağrılıyor. Uygunsa genel anestezi altında kemik iliği alınıyor. Vericinin leğen kemiğinden özel iğneler aracılığı ile alınan kemik iliği bir torbaya aktarılıyor. Operasyon ve dikiş gerektirmiyor ve hiç acımıyor. Kemik iliği vericisi ertesi gün işine dönüyor.

Kimler kök hücre bağışlayamaz:
Kimlerin kök hücre vericisi olması uygun değildir?
18 yaşından genç veya 55 yaşından yaşlı olanlar, ağırlıkları 50 kg den daha düşük veya beden ölçüsü endeksi 40’ın üzerinde olan aşırı kilolu kişiler
Belirli hastalığı bulunan ve kan bankasında kan bağışı reddedilmiş kişiler
Kalp ve kan dolaşım sistemi rahatsızlıkları
Örneğin koroner kalp hastalığı, kalp krizi, kalp yetmezliği, tedavi gerektiren kalp ritmi bozuklukları, düzensiz yüksek tansiyon gibi
Solunum yolları rahatsızlıkları
Örneğin ağır kronik astım (düzenli ilaç tedavisi gerektiren), kronik bronşit, akciğer veremi, akciğer embolisi gibi.


Kan, kan pıhtılaşma sistemi veya kan damarları rahatsızlıkları
Örneğin oto-immün anemi, A tipi hemofili, derin venlerde tromboz gibi
Ruhsal rahatsızlıklar, santral sinir sistemi rahatsızlıkları
Örneğin tedavi gerektiren depresyonlar, psikoz, şizofreni, epilepsi, multipl skleroz gibi
Oto-immün sistem rahatsızları
Örneğin romatoid artrit (romatizma), kolajenozlar, Crohn hastalığı, ülseröz kolit, troid gibi
Salgı bezleri rahatsızlığı
Örneğin Diabetes mellitus gibi
Kötü huylu sayılan (kanser hastalığı) rahatsızlıklar
Enfeksiyona neden olan rahatsızlıklar
Örneğin Hepatit B veya C (iyileşmiş dahi olsa), kronik borelyoz, HIV-enfeksiyonu
ve diğerleri.
Kendisine yabancı organ veya doku nakli yapılmış olan kişiler
Örneğin; böbrek, kalp, cilt, kornea tabakası, beyin zarı, baldır siniri gibi
Bağımlılığı bulunan kişiler
Örneğin; alkol, uyuşturucu madde ve ilaç bağımlılığı gibi

Gamze için desteklerin bir de manevi boyutu var. İnternette bir araya gelip sayıyla dua paylaşan anneler var. Yasin okuyanlar, hatim indirenler, salavat okuyanlar…

Nurturia destek grubundaki sayı: 421
Facebook grubundaki üye sayısı: 3584
Twitterda #gamzeiçin1tüpkan yazıp destek verebilirsiniz.

Facebook grubu: https://www.facebook.com/groups/317716361612182/

Bir annenin hayata yeniden doğuşu için binlerce insan bir araya geldi.


Haydi!
Bugün Anjelika Akbar’ın paylaştığı bir Rus atasözü ile sözümü bitiriyorum. “Bir insan acı duyabiliyorsa canlıdır. Bir insan başka bir insanın acısını duyabiliyorsa insandır. ”

Haydi güzel insanlar, haydi!”

8 Şubat 2012 Çarşamba

Pofuduk Poğaçalar




Okullar açıldı, beslenme çantaları poğaça ister, kek, kurabiye ister. Öyleyse pofuduk poğaçalarla başlayalım işe. Sevgili Elif Bektaş arkadaşımın tarifiyle.

Malzemeler:

  • 1/2 su bardağından biraz fazla zeytinyağı
  • 2 yemek kaşığı oda ısısında tereyağ
  • 1,5 yemek kaşığı toz şeker
  • 2 tatlı kaşığı instant maya ( 42 gr yaş maya da olur)
  • 1,5 çay kaşığı tuz
  • 1 adet yumurta
  • ılık su
  • 5-5,5 su bardağı kadar un


İçi İçin:

  • Beyaz peynir
  • Maydonoz


Hazırlama:

Un elenir, derin bir kaba konur.

Tuz, şeker ve instant maya gibi kuru malzemeler una eklenir.

Ortası havuz gibi açılan una sıvı malzemeler katılır, yumuşakça hamur yoğurulur.

Ilık bir yerde mayalanmaya bırakılan hamur hacminin iki katına çıkınca tekrar yoğurulur, gazı çıkarılır.

Hamurdan limon büyüklüğünde parçalar koparılır, peynirli iç konarak poğaça şekli verilir.

Poğaçalar yağlanmış tepsiye aralıklı olarak dizilir.

Tepside tekrar ılık yerde mayası gelmesi beklenir.

Tepsi mayası gelince üzerlerine yumurta sarısı sürülüp ılık fırına verilir.

180-200 derece fırında üzerleri kızarıncaya kadar pişirilir.

Fırından çıkan poğaçaların ilk sıcağı çıkınca elle hafifçe su serpip üzerini temiz bir bezle örterseniz poğaçalarınızın daha yumuşak olduğunu göreceksiniz.

Şimdiden afiyet olsun.


5 Şubat 2012 Pazar

Pişi, Ev Yapımı Kesik Peyniri, Biten Tatil...





İki haftalık ara tatilini bitirdik. Geç yatmak, geç kalkmak, hamur işi eksenli geç kahvaltılar yapmak, karla kaplı şehri sıcak evde pencere önünde izlemek, kedi kızlarımızın pamuk öğle uykularına karışmak gibi lüksleri vardı tatilin. Yarın sabah okul yolcusuyuz yeniden. Son kahvaltımız da özel olsun istediğimizden pişi vardı soframızda. Yanında da ev yapımı peynir.

Bizim köyün kesik peyniri. Kaynayan süte ayran katıp birkaç dakika kaynatıyorum. Sütten kesiğin hemen ayrıldığı görülüyor. Sonra az tuz ekliyor, altını kapatıp beş altı dakika bekliyorum. Temiz bir bez torbaya bu kesiği alıp ağzını bağlıyor, süzülmeye bırakıyorum. Sonra üzerine ağırlık koyup iyice süzdürüyorum. Bir gece buzdolabında bekleyen peyniri, rendenin iri tarafından geçirip az çörekotu ile kavanoza sıkıca basıyorum. Ağzını kapatıp bekletiyorum. Ertesi gün yemeye hazır oluyor peynirimiz. Az yapıyorum, iki kilo sütten hepi topu iki avuç dolusu peynir ancak çıkıyor, çabucak bitiyor o da.

Çocukluğumda bu kesik peynirlerden az rendelemedim. Basılırken, üzerine getirilen özel toprak sıvanırken, kış için karanlık ve serin yuvasına kaldırılırken hep tanıklık ettim. Büyükler bu peynirin en çok küflenen taraflarını severlerdi. Küçüktüm, ekşi gelirdi, şimdi bulsam küflü yerinden başlarım yemeye. Ama yok artık, kırıntısını bile bulamıyoruz o peynirin.


Tarifi sizlerle paylaşabilmek için ölçülü biçili yaptım bu sefer pişiyi.

Malzemeler:

Beş su bardağı un
İki tepeleme çay kaşığı tuz
On gr instant maya
Üç su bardağı ılık su

Bu malzemelerle ele yapışan, cıvık bir hamur yoğurun. Üzerini nemli bir bezle örtüp sarın sarmalayın, ılık bir yerde mayalanmaya bırakın. Mayalanıp, hacmi iki katına çıkan hamuru bir kaşık yardımıyla tekrar karıştırıp gazını çıkarın.


Pişi yapmanın tek zor tarafı, elde avuçta durmayan hamura şekil vermek. Kaşıkla, mandalina boyutunda kopardığınız hamur parçalarını unlu ellerinizle yuvarlayın. İki avucunuzun arasında yassılaştırın, çay tabağı büyüklüğünde açın. Fazla unu çırpıp kızgın yağda önlü arkalı kızartın.

Sonra oturup afiyetle yiyin. Pişi yanına peynir ister, çay ister... Domates ve hıyar da ister ama yok işte, mevsim gereği.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Ayva Ayva Güzel Ayva




Peş peşe Antep Mutfağı'ndan tarifler vereceğimi sandıysanız yanıldınız. Verebilirdim, sıkmazdı, bunaltmazdı. Ekşili taraklığın içindeki ayva aklımı çelmeseydi. Elimde kalan üç adet ayvayla göz göze bakışırken oldu her şey. Kekik, sarımsak, zerdeçal, az salça, tuz, karabiber, kimyon ve sıvıyağla alt üst ettiğim tavuklar kendi suyunda usul usul pişerlerken. Bir ayvayı güzelce yıkayıp yine kabuklarını soymadan - soymuyorum çünkü; soyarsam dağılırlar piştiklerinde- elma dilimi doğrayıverdim. Tereyağı eridi tavada, çam fıstıklarını attım evvel. Sararır sararmaz da ayvaları. Şöyle bir çevriştirdim, bir iki damla limon suyu, iki yemek kaşığı kadar da su katıverdim. Azıcık tuz serpeledim, kısık ateşte kapağı kapalı bıraktım üç dört dakika. Sonrasında tavuk bagetle yan yana tabakta süzülüyordu ayvalar. Ayva ayva güzel ayva dedim. Geçen yıl kendi ağaçlarımızın ayvalarıyla yaptığım kek, reçel, tatlı, kereviz tariflerine bakmak isterseniz buyrun efenim. Ben elde kalan iki ayvayla hayallere dalayım...


LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin