28 Mayıs 2009 Perşembe

Boş

Boşu boşuna anmışız Sait Faik'i, boşu boşuna.

Değerli blog komşularım. Sınav muhabbeti 13 Haziran'a kadar bitmeyecek bizde. Sizleri de bunaltmamak hem de merakta bırakmamak adına görüneyim dedim. Hafta sonları da dershaneye gittiği yetmezmiş gibi yavrumun, hafta içi de okul çıkışı gider olduk. Fotoğraf derse girmeden önce küçük molamızda uğradığımız hayvan satan mağazadan. (Mağazanın o ingilizce ismini telaffuz etmek niyetinde değilim. Kendisinden de pek hoşlanmasam bile, çocukların birkaç hayvanı kafes arkasından görme isteklerine karşı koyamadığımdan bulundum o dükkanda.)
Televizyon ve gazeteler kendilerine fırsat bilmiş habire SBS içerikli çocukları geren haberler yapadursun, yeni bakan sınav sisteminde değişiklikler yapacağını çıtlatmış, geçen yıldan açılan davalar sonuçlanmamış, okul puanının etki edip etmeyeceği muallakta iken halimiz nasıl olabilirse öyleyiz. Bizim oğlanın yıl boyunca sadece derslere girip çıktığını, ödevlerini kaytardığını, öğretmenlerinden ders dinlemediği, arkadaşlarının dikkatini dağıttığı yönünde aldığım şikayetlerin sayısını unuttuğumu eklememde fayda var.
Daha da fazla anlatmayacağım hengame ortasında fırsat bulursam sizlere uğramaya çalışacağım elimden geldiğince, gönlüm şenlikli olursa tarif bile yayınlarım. Yakın zamanda görüşmek
dileğiyle, sağlıcakla kalın.

Eklemeyi unutmuşum; Ankara'da Jale Tezer Dershanesi ile ilgili bilgi verebilecek birilerini arıyorum. Oğlan deneme sınavına girmişti, cazip bir fiyat sundular, servisi olmaması beni düşündürüyor. Eş , dost çocuğunu yollayıp da memnun kalan, çalışma sistemleri hakkında bilgisi olan varsa yazarsanız sevinirim. 

24 Mayıs 2009 Pazar

Şimdi Sevişme Vakti



Şimdi Sevişme Vakti



Çıplak heykeller yapmalıyım.
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için
Ey önünden geçen ak sakallı kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri gözüken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım, resimlerden...
Şu oğlan çocuğuna bak

Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dörtyüzbin tekliğinden
On kuruş verecek.
Seni satmam çocuğum
Dörtyüzbin tekliğe.
Ne güzel kaşların var
Ne güzel bileklerin
Hele ne ellerin var, ne ellerin

Söylemeliyim
Yok Yok... meydanlarda bağırmalıyım,

Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.
Resimler seyrettirmeli,
şiirler okutturmalıyım.
Baygınlık getiren şiirler.
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadın.
Bir kadın bir bakraç yoğurt götürüyor
Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını
Belediye kahvesinde hala o eski, o yalancı
O biçimsiz bizans şarkısı.


Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem, nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam
Sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu...
Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını,
Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam
Boş geçirdiğim bağırmadığım sustuğum günlere

Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğunun
Oğlu bir şiir okusa
Karacaoğlan´dan
Orhan Veli´den
Yunus´tan, Yunus´tan...



Sait Faik Abasıyanık



Pazarlar sebzenin meyvenin her çeşidiyle doldu çok şükür, fiyatlar da düşüyor. İki haftadır artan çilek fiyatları bu hafta biraz düşmüştü. Geçen yazdan ne sakladıysak bitirdik, dondurucudaki domatesler erken bitince salçaya yüklendik. Son bamyayı pişireli sanırım iki ay oluyor. Bir pişirimlik kuru biber patlıcanım kaldı, pek değerli, tazesi gelse de kuru dolmanın yeri başka. Taze fasulyeye de kavuştuk, daha boncuk çıkmadı, Kızılcahamam'a çok var, bakalım nasıl pişecek? Taptaze patatesleri haşladık bir güzel salata yaptık, bol limonlu, onu sonra anlatayım. Dut sayıklıyor çocuklar, sabır diyorum. Kayısı da aldım ama biraz daha beklemekte fayda var.

Bu arada pazar esnafının bir uyanıklığı da aklınızda olsun: domates ve kayısıların üzerindeki şemsiyeye bir bakın ne renk? Belki dikkat etmişsinizdir, kırmızı şemsiyenin altında nasıl da canlı duruyorlar. 

Sabah serininde pazar işini halledip, çocukların meyveye yumuluşunu izledim keyifle, kirazların güzelliği karşısında da Sait Faik'i anmamak olmazdı.


21 Mayıs 2009 Perşembe

Kırmızının Büyüsü, Çilek ve Anılar



Çocuklarını bahçeli bir evde büyütmek şanstır. Böylesi bir şansımız oldu bizim. Bilenler bilir Ankara'yı, Batıkent'i ve küçük bahçelerdeki büyük şımarıklıkları. Sık sık hatırladığım bir görüntü:yürümeyi henüz öğrenen, çıplak ayakları ve poposundaki kabaran beziyle sarı saçlı güzel oğlum. Bahçenin küçük bir köşesini kaplayan çileklerin arasında düşe kalka dolaşıyor usul usul, gördüğü minik kırmızı
çileklerin başına gelip duruyor önce, sonra düşmemeyi becerirse dizlerinin üzerinde çömelip koparıyor çileği , ağzına atıveriyor. Yaz başı ve bahçemizde toprağı henüz yarmış salatalık, domates, biber fideleri. Bir tarafta maydonoz, nane ve dereotları. (Suyu bol henüz Ankara'nın. Gökçek bile bütün park ve bahçeleri içme suyu ile suluyor.) Sonra elindeki hortumu biraz toprağa biraz kendi üzerine tutuyor yaramaz oğlan.

İlk fen bilgisi derslerimizi yaptık o bahçede. Kâh karıncaların peşindeyiz, kâh sümüklüböceklerin, kâh kedilerin. Kızımız da katıldığında aramıza her ilkbaharda tohumlar attık toprağa, suladık sabırsızca, toprağa tutunup başını göğe diken her yeşillikte sevinç çığlıkları attık, her tomurcuklanan çiçekte. Her sonbahar tohumlarımızı topladık kuruyan çiçek dallarından.

Daha sonra Bodrum'daki evimizde devam eden şansımız şimdilerde yok, hatırlayıp avunuyoruz sadece.




Çilek



Başka hiçbir meyvede olmayan hoş kokusu; reçele dönüştüğünde hele, dayanılmazdır. Komşuda pişen çilek reçeli kokusu, davetkardır sabah sabah. Elime bir parça ekmek alıp, kapıya dayanasım gelir. Baharın kırmızısı, nazlı gibi dursa da pek nazlı değildir. Siz bir kök dikin bahçenize, o tutunur toprağa, yayılır her tarafa. Alçak boyu yüzünden bilmeyen ot sanır, yaprakların altınta bekler sizi tatlı, mayhoş meyve. Güneşle birlikte kızarır, olgunlaşır.


Kafanızı yaracak büyüklükte koca koca, hormon küpüne daldırılmış çileklere değil elbet övgümüz. Bizler büyükşehir tutsakları, ancak yaratabildiğimiz küçük fırsatlarla ulaşabilsek, dağ çileklerini ancak rüyamızda, çocukluk anılarımızda bulabilsek de, market ve pazarlarda bulabildiğimiz kadarıyla yetiniyor, baharla çoğalan çilekleri pastalarımıza, tatlılarımıza baştacı ediyoruz. Bu yıl sayısını unuttuğum çilekli tariflerden kaçıncısı bilmiyorum bu çilekli tart.

Tart hamuru benim her zaman kullandığım, riske girmeye gerek yok, ara kata alttaki pastada kullandığım crem pattisserie .

Tart Hamuru İçin


2,5 su bardağı un
1 çay kaşığı kabartma tozu
125gr. oda ısısında tereyağ
Yarım su bardağı pudra şekeri
1 adet yumurta
1 çay kaşığı şekerli vanilin

Crem Pattisserie İçin:



1/2 lt. süt


50gr buğday nişastası


150gr. toz şeker


2 yumurta

50 gr un


Bir paket şekerli vanilin


Malzemelerle çok fazla yoğurmadan kulak memesi yumuşaklığında bir hamur tutalım. Hamuru
bir kenara bırakıp, yirmi dakika dinlenmesine izin verelim.Tart kalıbını iyice yağlayıp, hamuru kalıba döşeyelim. Önceden 180 derecede ısıtılmış fırına verip pişirelim.Sütü tencereye koyup, şekerin yarısını ekleyin. Şekerin diğer yarısını da başka bir tencereyekoyun, üstüne yumurtaları ve vanilyayı katıp çırpın, nişasta ve unu da ekleyerek iyice karıştırın Ocakta kaynayan sütü de ekleyip tekrar karıştırın ve yeniden ocağa alın. Piştiğinde kabuk bağlamaması için karıştırarak soğutun.


Soğuyan tartın üzerine kremayı bir kaşık yardımıyla düzgünce yayın, çileklerle üzerini kaplayın. Ayşecik ortaya jelibon kalpler koymayı istedi, kırmadım. Zaten ortaya koyacak çilek kalmamıştı, ikisinin de ağzı burnu ve elleri kıpkırmızıydı. Sorunu yarattıkları gibi çözmeyi de bildiler.


Yine işin kolayına kaçıp çilekli sos yapmak yerine dolapta hazır bekleyen poşeti açıp, Dr. Oetker'in ahududu-çilekli meyveli sosunu pişirp, ılıdıktan sonra çileklerin üzerine kapladım.
Bu kırmızı, bu güzellik ancak anneler yaraşır değil mi? O zaman tartı Annelere Özel ve Güzel Tarifler Etkinliği için Özlemhan'a gönderelim.



19 Mayıs 2009 Salı

Nişastalı Kurabiye


Günlerce şikayet edip, sonunda yaza ve sıcağa kavuşmuşken, iki günlük tatille rehavetimiz hat safhaya ulaştı. Oğlanın yaklaşan sınavı heyecanı arttırıyorken, sıcakla gevşeyen hanımlar beyler ders çalışmak üzere masa başına yanaşmaz oldular. 19 Mayıs gösterileri için yapılan çalışmalar da devreye girince, okulda derslere mola verildi.

Bizim oğlan bilgisayarın başından kalkmaz olmuş, Metin 2 denen oyun bütün hücrelerini sarmış. Telefon durmadan çalıyor, arkadaşlarıyla online oynadıklarından:

-Bilmem ne köyünün orada buluşalım,

-Düğüne gidelim

-Ben şunu satıyorum

-Ben bunu alıyorum

türünden anlamadığım pek çok telefon konuşmasına şahit oluyorum.

Evladım sınava az kaldı, biraz daha az oynasan, yazın doya doya oynarsın, yapma, etme feryatlarım bir kulağından girip diğerinden uzay boşluğuna karışırken, küçüğümün rahatsızlığı dikkatimi ona vermem gerektirdi. Bu da bizimkinin canına minnet tabii. İki test çözüp, oyunu hakettim diye başlıyor klavye üzerinde parmaklarını dolaştırmaya.

Dershane programı yoğunlaştırma, sene başında ilk işlenen ünitelere dönmek niyetindeyken; sınav sonrasına bırakılmış diş telleri için yapılması şart koşulmuş dört dolguya, okulda yapılacak kermese yetiştirilecek elmalı turtalara , kızın gidecem de gidecem diye tutturduğu okul pikniğine zaman ayırmalıyım.

Oğlanın gönlünü etmeli, ağamsın, paşamsın, bitanemsin, çalışırsan şöyle olur, çalışırsan böyle olur diyerek kanına girmeli, defter kitabın başına oturtmalıyım. Sıcakta bilgi depolamak içimi öğğğ kıvamında tutsa da belli etmemeliyim.

Kızı ilk girdiği testlerde yeterli bulunup tekrar davet edildiği Bilim ve Sanat Merkezi'ne mülakata götürmeli, heyecanımı ve umudumu içimde saklamalıyım.

Bu arada yemeği, işi gücü, blogu ihmal etmemeli, ağızda dağılan kurabiyeleri eksik etmemeliyim mutfaktaki kek fanusunun içinden.

Yıllardır yaptığım, her yiyenin tarifini istediği, okul kermeslerine yaptığımda en önce biten, tekrar tekrar satın alınan, patenti Dr. Oetker küçük poşetlerinden nişastalı kurabiyeler şöyle yapılıyor:

Malzemeler:

250gr oda ısısında tereyağ

1 su bardağı pudra şekeri

2 yumurta

1 paket şekerli vanilin

4-4,5 su bardağı mısır nişastası

1-1,5 çay bardağı un

1 paket kabartma tozu


Bu ölçülerle iki tepsi kurabiye çıkıyor. Önce tereyağ ve pudra şekerini yoğurup sonra diğer malzemeleri sırayla ekleyin. Hamur topak topak gibi olsa da endişelenmeyin, toparlayacaktır yoğurdukça. Elinizle yuvarlayıp yağlanmış ya da yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizip önceden ısıtılmış oldukça sıcak, 225 derece gibi fırına verin. Hamura başka şekiller vermeye çalışmayın, o yine bildiğini yapıp yuvarlak şekil alıyor. Pembeleşmeden, henüz beyazken alın fırından on on beş dakikada pişer zaten. Soğuyunca üzerine bolca pudra şekeri serptiğinizde kurabiyeler hazırdır.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

İyi ki Doğdun Küçüğüm!


-Kıza benziyor, büyük bir ihtimalle kız!
Bu cümle mutluluğumuza sebepti.

İyi ki doğdun küçüğüm!






Pastamız yine çilekliydi. Hazır pasta keki kullandım.
Malzemeler:
Bir adet hazır pastataban
2 paket toz krem şanti
1,5 su bardağı soğuk süt
Dr. Oetker Meyveli Sos
Bolca çilek
Crem Pattisserie İçin:
1/2 lt. süt
50gr buğday nişastası
150gr. toz şeker
2 yumurta
Bir paket şekerli vanilin
Crem Pattisserie'nin Yapımı:
Sütü tencereye koyup, şekerin yarısını ekleyin. Şekerin diğer yarısını da başka bir tencereye koyun, üstüne yumurtaları ve vanilyayı katıp çırpın, nişasta ve unu da ekleyerek iyice karıştırın Ocakta kaynayan sütü de ekleyip tekrar karıştırın ve yeniden ocağa alın. Piştiğinde kabuk bağlamaması için karıştırarak soğutun.
Pasta kekini çilekli sütle ya da sulandırılmış çilek reçeli ile ıslatıp, ilk kata crem pattisserie sürün. Üzerine doğranmış meyveleri, meyvelerin üzerine de krem şantiyi sürüp, yine ıslatmış olduğunuz ikinci kat keki kapayın. Pastanın her yanını krem şanti ile kaplayın. Kenarlarını da elinizle bolca hindistan cevizi ile kapatın.
Meyveli sosu paketin üzerindeki tarife göre hazırlayıp, karıştırarak ılımasını sağlayın, fazla soğuyup pelteleşmesine izin vermeden, dikkatlice kekin üzerine yayın. Buzdolabına koyup biraz donmasını bekleyin.
Külah şeklinde sardığınız yağlı kağıdın içine doldurduğunuz krem şanti ile dilediğiniz gibi süsleyin.

15 Mayıs 2009 Cuma

Limon Kokulu Muffinler



Malzemeler:


3 yumurta
1,5 su bardağı yoğurt
1 çay bardağı sıvı yağ
1 tam ve 1/4 su bardağı şeker
1 paket kabartma tozu
1 su bardağı artı dört yemek kaşığı un
Bir limon kabuğu rendesi
Damla çikolata

Yapılışı:

Yumurta ve tozşekeri beyazlaşıp, krema kıvamını alana kadar mikserle çırpın. Yağ ve yoğurdu ekleyip karıştırın. Unu ve kabartma tozunu karıştırıp yumurtalı karışıma eleyin. Limon kabuğu rendesini de ekledikten sonra muffin kalıplarının dibine damla çikolata koyup, yarıya kadar kek harcından dökün. Önceden ısıtılmış 180 derece fırına verin, pişirin.

Tarif 42. P.D.Ç.S.E. ev sahibesi Tarif Dünyası'na gidiyor.


12 Mayıs 2009 Salı

Vanilyalı ve Vişneli Dondurma



Tarif gün içinde dedik ancak; yoğunluktan bir türlü oturup yazamadık. Affola! Yaz kış dondurmayı yemek sonrası tatlı olarak tüketen Norveç'ten bir bayana ait reçetemiz. Öyle zor, karışık hatta bulunması zor malzemelerden yapılmıyor bu dondurma. Göründüğü kadar lezzetli, lezzeti oranında gözleri bayram ettiriyor. Artıkım çiğ yumurtaya gelebilecek sızlanmaları da göze alıyoruz tabii.


Neler Lazımmış Bakalım;
2 yumurta sarısı
2 tepeleme yemek kaşığı pudra şekeri
2 çay kaşığı vanilya
4 yumurta akı
1 su bardağı çırpılmış krem şanti

*Mikserinizin ucunu yumurta sarısına bulaştırmadan önce beyazları kar haline gelene kadar çırpın.

*Yumurta sarısını pudra şekeriyle karıştırıp çırpın.

*Krem şantiyi sertleşinceye kadar çırpın.

*Yumurta sarısı ile krem şantinin bir su bardağı kadarını karıştırın. Vanilyayı ilave edin. Bu karışıma, çırpıp kar haline getirdiğiniz yumurta aklarını ilave edin.

*Karışımın yarısını bir kaba boşaltıp, diğer yarısına dilediğiniz meyveyi minik minik parçalayarak ekleyin. Ben vişneleri doğrayıcıda parçaladım. Kakao ya da kahveli yapmak isterseniz, vanilya yerine iki yemek kaşığı nescafe, kakao katabilirsiniz.

*Meyveli dondurmanızı da bir kaba boşaltıp derin dondurucuya kaldırın. Her yarım saatte bir çıkarıp karıştırıp havalandırın dondurmayı. Toplamda üç kez. Üç-dört saat daha dondurucuda beklettikten sonra tüketebilirsiniz dondurmanızı.

Üzerine Dr. Oetker'in ahududu ve çilekli meyve sosunu döktüm. (Yorulmuştum evde yapmaya üşendim.)

Yanında muzlu jöle içinde bekleyen mayhoş meyveler var. Türk kahvesi fincanlarında beklettim, ters çevirip çıkardığımda onlar da dondurmaya eşlik ettiler.

Tarifi YE45 Etkinliği için Yasemin Hanım'a gönderiyorum.





11 Mayıs 2009 Pazartesi

Tarifsiz Dondurma

Tarife gelecek. Gün içinde!

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Annemin Cevizli Baklavası


Genç fidanlar toprağa düşerken ülkemde, çok değil daha birkaç gün önce küçük yürekler anne acısını tatmış, öfke, nefret, intikam duygularını beslerlerken neyimize anneler günü kutlamak. Kaç gündür yazıp yazıp karalıyorum annem. Uzun değil anlatacaklarım.Sana elektrikli küçük ev aletlerinden almadım. Halini hatırını soracağım sadece. Öpeceğim yumuşak yanaklarını, ellerini.

Dizinde yatıp:


- saçlarımla oynasan

diyeceğim. Her geçen yıl sana daha fazla benzediğimi düşüneceğim. Benden daha hızlı oluşuna, acıyan tırnaklarına rağmen elinden bezi düşürmediğine şaşacağım yine. Tembelim dedim, inanmadılar anne. Bir de seni görseler...

Burnumun akıntısı geçti, öksürüğüm de kalmadı. Sen aradığında sıkıca tuttum, öksürmedim. Bir gün geçse sesimi duymalısın, anlarsın nasıl olduğumu hemen. Sen bilme anne, kızın iyi numara yapıyor bazen. Uykucu kızın uykuyu dağıttı bugünlerde, ne yaptığı belirsiz. Oyalanıyor önündeki oyuncaklarıyla. Başka türlü vakit geçmiyor, yüz yıl gibi geldi bu sefer. Boşa dememiş usta, biter değil mi anne? Hazırladığın ballı karışımı bitirmedim, kurumuş tezgahta, attım. Şükrediyorum annem, şu yaşımda nazımı çekenim, başımın tacı, ellerinden, gözlerinden öperim.


Yaptığın baklava ağzımızı tatlandırdı, ellerine sağlık canımın içi.



Cevizli Baklava İçin Gerekenler:


Yarım kilogram un
3 adet yumurta
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı sıvıyağ
Bir tutam tuz
3 çorba kaşığı yoğurt


Yufkayı Açmak İçin:

Bir kase nişasta


İçi İçin:

1 su bardağı sıvıyağ
Dövülmüş ceviz içi


Üzeri İçin:

1 su bardağı sıvıyağ


Şerbeti:

7 su bardağı toz şeker
8 su bardağı su


Şerbet için tozşeker ve suyu kaynatın, onbeş dakika kısık atşte kaynayınca bir iki damla limon sıkıp bir dakika daha kaynatın, soğumaya alın.



Geniş bir kapta hamurun malzemelerini yoğurun, tam ölçüdür, hemen toparlandığını göreceksiniz.



Hamurdan 30 adet beze koparın elinizle yuvarlayın. Bezeleri otuz dakika dinlendirin. Üzerlerine nişasta serpip, oklavayla incecik açın. Öyle ince olmalı ki alttaki gazeteyi okuyabilesiniz.



Açtığınız yufkaların beş dakika gazete üzerinde beklemesine izin verin. Hazır aldığınız baklava yufkalarını düşünün onlar gibi biraz kurumalı. Kuruyan ilk yufkayı hafifçe yağlanmış tepsiye serip, üzerine kaşıkla sıvıyağ gezdirin. İlk dört yufkayı aralarına sıvıyağ sürerek üst üste dizin.



Yufkaları dizerken tepsiye büyük gelen kenarlarını bıçakla kesin, kestiğiniz parçaları yeniden kullanabilirsiniz. Dördüncü yufkanın üzerine dövülmüş ceviz serpin. Her yufkanın arasına sıvıyağ ve her dördüncü yufkanın üzerine dövülmüş ceviz serpin. Bu şekilde bütün yufkaları bitirin.





Dizme işlemi bittiğinde yufkaları iki parmak kalınlığında, uzun şeritler halinde kesin. Tepsiyi hafif yan çevirip, eğimli olarak verevine kesin. Bir su bardağı sıvıyağı yufkaların üzerine gezdirin. Yağın her tarafına eşit şekilde yayılmasını sağlayın. Orta ısılı fırında, üzeri kızarana dek pişirin. Fırından çıkarıp ilk sıcağı çıktıktan sonra soğuk şerbeti hemen dökün. Üzerine yine bir tepsi kapatıp, şerbetini iyice çektikten sonra servis yapabilirsiniz.



8 Mayıs 2009 Cuma

Kakaolu Kekten Marshmallowlu Çikolata Toplarına


Oldukça yumuşak olan bu keki hamuruna oranla büyük gelecek dikdörtgen bir tepside pişirdim. Pasta keki olarak da kullanılabileceğinden pratik düşündüm biraz. Bazen kekler araya başka tatlı, aburcubur vs. girince kenarda bekliyor. Keki böyle ince yaparsam üzerine konduracağım kakaolu fındık ezmesi ya da şanti ile allayıp pullayıp yedirmek daha kolay oluyor çocuklara.
Nitekim düşündüğüm gibi de oldu, anneannenin varlığıyla elde açılmış börekler çörekler devreye girince bizim kekin yüzüne pek bakan olmadı. Ben de birazı olduğu gibi tüketilen kekin bir kısmını su bardağı ile küçük yuvarlaklar halinde kesip şanti, meyve, hindistan cevizi ilaveleriyle mini pastacıklar halinde sundum cücüklerime. Bu arada ufalanan kırıntıları da atmadım tabii, onlar da altta gördüğünüz çikolatalı toplara dönüştüler. Böylece kekin her bir kırıntısı tüketilmiş oldu. Mini pastacıkları akşam vakti fotoğraflayamadık ancak, çikolatalı toplar sayfamızda arz-ı endam eyleme şansını buldular.
Öncelikle kek hamurunu bir anlatalım;
Malzemeler:

• 3 yumurta

• 1,5 su bardağı yoğurt

• 1 çay bardağı sıvı yağ

• 1 tam ve 1/4 su bardağı şeker

• 4 yemek kaşığı kakao

• 1 yemek kaşığı instant kahve

• 1 paket kabartma tozu

• 1 su bardağı un

• Üzerlerine serpmek için parça çikolata

Yapılışı

Yumurta ve şekerleri mikserle birkaç dakika kadar çırpın. Yağ ve yoğurdu ekleyip karıştırın. Unu, kabartma tozunu ve kakaoyu karıştırıp yumurtalı karışıma eleyin . Yağladığınız kalıba kek hamurunu boşaltın, üzerine parça çikolata serpip 180ºC’de kabarana ve üstleri kızarana kadar pişirin.

Çikolatalı toplarda marshmallow kullandım. Kek kırıntılarına bir avuç iri dövülmüş fındık, bir avuç kuru üzüm, minik doğradığım marshmallowlar, yarım portakalın kabuğunun rendesi ve suyu, 80gr benmari yöntemi ile eritilmiş ve yarım yemek kaşığı margarin eklenmiş bitter çikolata katıp yoğurdum. Hemen birbirini tutan karışımdan koparıp elimle yuvarladığım topları hindistan cevizine buladım. Sehpanın üzerinde kendilerini böylece bekleyen sürpriz okuldan gelen cücüklerimi pek bi memnun etti. Anne olabildiğime şükrettiğim pek çok andan biriydi işte.

Bu lezzetli topları 42.Hafta PDÇS Etkinliğinin ev sahibesi Tarif dünyası'na yolluyorum.

6 Mayıs 2009 Çarşamba

İçli Köftelerim


Doğu ya da Güneydoğulu değilim. İçli köfte ile yirmili yaşlara doğru ancak tanıştım. Eşimle öğrencilik yıllarımızda Toprak Mahsulleri Ofis'inin Kumrular Sokak'taki küçük yerinde, Ofis Piknik'te yerdik. Ayaküstü nohutlu pilav, kağıt bardaklarda kırmızı mercimek çorbası, yeşil mercimekle doldurulmuş içli köfte ve sonuna pek lezzetli şöbiyetler yiyebilirdiniz öğrenci harçlığınızla.


Sonraki yıllarda içli köfteyi sevgili eşimin Adana'da yaşayan ailesiyle biraraya geldiğimizde yani ancak ayda yılda bir yiyebildik. Onlar ellerinde hızlı hızlı köfteler açarken benim usul usul yaptığım kalın köfteleri de başımız dişimiz ağrımasın diyerek yedik. Eşim de seninkiler olmuyor deyince pek uğraşmadım içli köfte üzerinde. Bugünlerde annem bizde dedim ya. Ayşesu içli köfte isterim diye tutturunca annemle birlikte oturup yaptık. Göründüğü gibi pek de fena olmadı, şimdilik en ince yapabildiğim bu. Vakit bulur da üzerinde çalışmaya devam edersem daha da başarılı olacağımı zannediyorum.

Anlattığım gibi olması gereken asıl sonuç nedir bilemem ama yaptığımız içli köfteler beni tatmin etti. Özellikle içinin karabiberi, acısı çok yerindeydi, ellerimize sağlık. Yine ölçü vermeyeceğim.

İnce bulguru sıcak suyla ıslatıp üzerini kapatarak beklettim. Yumuşadığında yine ıslatıp beklettiğim irmik, un, bir yumurta, biber salçası ve tuzla bir güzel yoğurdum. İyice özleştiğinde içlerini açıp doldurdum. Adana'da dışına kıyma, içine de ceviz katmadılar hiç. Katılmalı diye biliyorum ama katmadılar benim için de bir eksiklik olmadı bu. Yooook öyle içli köfte olmaz diyen çıkabilir, çıksın, umrumda da değil. Oldu! Hemi de ne güzel oldu!

İçini önceden hazırlamanız gerekiyor. Tereyağı ile önce kurusoğanları sonra kıymayı kavuruyor, maydonoz, tuz, karabiber ve biraz da acı pul biberle tatlandırıyorsun. Soğumalı hatta buzdolabında biraz donmalı ki köfteleri doldururken rahat çalışabilesiniz.

Kızarmış değil haşlanmış seviyorum, haşlama sırasında da eşimin annesinin yaptığını hatırladım. Sudan çıkardığın içli köfteleri kulağına yaklaştırıyor ve dinliyorsun: çıt çıt sesleri geldiğinde pişmiş demek oluyor. Ben yine de bir tanesini alıp tadına baktım piştiğinden emin olunca hepsini aldım sudan.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Evin Kızları Mantı Yapar

Annem bizde, üç kuşak kızlar mantı yaptık. Annem, ben ve kızım. Anneme sordum:
-Senin kızın mı becerikli, benim kızım mı?



Yumurta, süt, un, tuz ve suyla yoğurduğumuz hamuru anneciğim açtı, bıçakla küçük karelere bölünmüş hamurlara kıyma, nane, maydonoz ve minik doğranmış kurusoğanlardan oluşan içi pay ettik. Ayşecik minik elleriyle gördüğünüz gibi kapattı tek tek mantıları.

















Bu arada on yıl önceyi anımsadık. Yaramaz oğlumuzun evde yapılan her işe burnunu soktuğunu, saç diplerine kadar una bulandığını, yumuk ellerini, anneannesinin ona hiç hayır diyemediğini...


Bu da mantımızın son hali. Anlatmaya gerek var mı daha fazla?

3 Mayıs 2009 Pazar

Bıdı



Bugün hemen tarife geçiyoruz, işim var mantı yapacağım. Bizim oralarda bıdı derler, pek çok yörede farklı adlarla biliniyordur. Bir deneyin, teşekkür edeceksiniz.

Kullanacağımız Malzemeler:
İnce bulgur
2 tepeleme yemek kaşığı un
1 yumurta
Tuz, karabiber, nane
Maydonoz
Erik ekşisi
Sarımsak
İnce bulguru sadece ıslatacak kadar, üzerini geçmeyecek kadar sıcak suyla yumuşamaya bırakın. Onbeş yirmi dakika bekledikten sonra un, yumurta, tuz, karabiber, nane ve maydonozu
bulgura katıp yoğurun. İsterseniz kıyma da katabilirsiniz.

Yoğurduğunuz köfte harcından minik parçalar koparıp, unlamış olduğunuz avuçlarınızda yuvarlayın, un serpilmiş tepsiye bırakın.
Arada köfteleri tepsiyi sallayarak yuvarlayın ki birbirine yapışmasınlar. Köfteleme işlemi bitince biraz sıvıyağda ince doğranmış kurusoğanları kavurun, salçayı da ekleyip kavurduktan sonra sıcak su verin. Kaynadığında köfteleri ve iki kaşık kadar erik ekşisini ekleyip, köfteler yumuşayana kadar pişirin. Tuzunu da ayarlayıp, dövülmüş sarımsak ile lezzetini arttırın.

1 Mayıs 2009 Cuma

Tembel Necla !



Bir tek cumartesi sabahımız var erken kalkmak zorunda olmadığımız. Hafta içi okul nedeniyle erkenden ayaktayız, pazar sabahı da oğlan dershaneye, kız jimnastiğe. Cumartesi de boş sanmayın; öğlen servis gelir yaramaz oğlumu yine dershaneye götürür.
İple çektiğim cumalar içimde dilediğim saatte yatıp, dilediğim saatte kalkabilecek olmanın sevinci vardır. Gecenin orta yerinde uyanabilir,okuyabilir, yazabilir, en güzeli: sevgilimle sabahı karşılayabilirim.

Bir de sabah geç kalkma hevesiyle uykuya dalıp, kurulmamış telefon alarmları çalmamışken, çalması gereken saatte uyanmak yok mu? Uğraş uğraş uyuyamazsın. Yalnız ev halkının şansıdır bu. Tembellik yapma niyetim yoksa, dalarım mutfağa doyurucu, göz dolduran, bol karbonhidratlı bir kahvaltı hazırlarım onlara. Bugün ilk tarif tembel bir tatil sabahından. Gözünü açan :
-Çok açım.
Anne de tembel ya! Kolay, vakit almayan ancak; besleyici ve iştah açıcı bir şeyler koymalı miniklerinin önüne. Dondurucuya atılmış tek tük ne kalmışsa hepsini çıkarır, hafta içi yumurta yemeye fırsat bulamayan yavrularına kahvaltı pizzası yapar hemen. Adını böyle koydular, haksızlar mı?
Ne bulursa dolapta sucuk, salam, sosis, jambon hepsini teflon tavada, azıcık sıvıyağla çevirir, 3 yumurta, iki tepeleme yemek kaşığı dolusu un, yarım çay bardağı süt, bir çimdik de tuzu çırpıp, döker üzerlerine, mısır taneleri, bolca zeytin, haşlanmış minik küpler halinde doğranmış patates, yeşil biber, domates. Kapağını kapatır, en kısık ateşte usul usul pişirir. Pişmesine az kala rende kaşar da koyar, minikler afiyetle yer.



Tembel Necla, akşama da patatesleri kızartır, üzerine patlıcanları kızartır, sarımsaklı yoğurdu döker. Bonfileleri jülyen doğramış, azıcık sıvıyağda önce kızgın ateşte rengi dönene kadar çevirmiş, sonra altını kısıp pişmeye bırakmıştır. Suyunu çektiği halde hala pişmemişse yarım su bardağı kadar sıcak su katmış, piştiğinde de tuzunu ve kekiğini katmıştır. Eti de sarımsaklı yoğurun üzerine koydu mu, kızartma yaptığı yağda çevirdiği domates ve biberleri de tabağa serpiştirdi mi hazırdır çeltik kebabı.

Çeltik Kebabı sanal alemde Sofra Dergisi'ndeki haliyle dolaşıyor, bendeki eski sayısında İstanbul Princess Hotel'in mutfağından alındığını söylüyor. Şef patlıcan koymamış, ama ben patlıcan delisiyim, kızmaz herhalde.

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin