29 Nisan 2014 Salı

Kuşkonmaz ile


Tarih boyunca aristokratların, kralların, imparatorların sofralarında baş köşede durmuş bir sebze kuşkonmaz. En eski Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Anadolu'da görülür. Eski Mısır'da tanrılara adanmış, Fransa kralı XIV. Louis ve de  Roma imparatorları kendilerine özel kuşkonmaz tarlaları kurdurmuş. Bizde ise Osmanlı kaynaklarında XV. yy da ''haylun aşı'' yani kuşkonmaz çorbasına rastlıyoruz. Atatürk'ün Avrupa'dan tohum getirterek Yalova'daki devlet çiftliğinde kuşkonmaz yetiştirttiğini biliyoruz.

Ancak bütün bu aristokrat geçmişine, bugünkü pahalı fiyatına bakıp da yaftalamayalım kuşkonmazı diyorum ben. Zira zaten Anadolu insanı tanıyor yabani  kuşkonmazı yüzyıllardır. Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde çok seviliyor. Batıda asparagus denirken, bizde sarmaşık, tilkişen, acıot gibi isimler verilmiş. Yabani olanlar öyle narin, öyle çıtkırıldımmış ki, kuşlar bile konamazmış dersem yetiştirme değil de yabani kuşkonmaz bulmak için Ege, Akdeniz pazarlarında gözleriniz arayacaktır eminim. Ege, Akdeniz dedim ama, annem bizim köyde de ( İç Anadolu) olduğunu, tilkişen dediklerini söyledi. Yetiştirme kuşkonmazlar kalın saplı, artık odunsulaşmış olduğundan pahalı pahalı almanıza karşın maalesef alt kısımlarını soymak gerekiyor, hatta odunsu yapısından dolayı hoşa gitmediği için kullanamıyorsunuz bile. Kuşkonmaz satın alırken nelere dikkat etmeli, elimizdeki bu nefis tatla neler yapabiliriz sorusunun cevapları gelecek diğer tariflerle bir olsun diyerek fotoğraftaki tabağa yönümü çeviriyorum.

Et daha önce anlattığım haliyle pişti.  Yeniden anlatmıyorum.  Yanındaki naneli salata ise her türlü ete çok yakışıyor, hazırlamak çok kolay. Taze nane, kırmızı soğan, kornişon turşuyu incecik kıyıp, zeytinyağ ve sirke ile tatlandırıyorsunuz. Tuza gerek olmayabiliyor turşunun tuzundan ötürü. Bu pratik salatayı deneyin, sıkça yapacaksınız.

Kuşkonmazları ise (yetiştirme olduğundan) önce kaynar suya atıp beş on saniye bekletin, renginin canlı olması ve pişmeye devam etmemesi için doğruca çok soğuk suya daldırın. Sudan çıkarıp süzdürün ve tost makinasında olur, ızgara desenli tavada olur, tuz, zeytinyağı ve karabiberle tatlandırıp birkaç dakika çevriştirip tabağa alın.

Diğer iki kuşkonmaz tarifi ve daha çok bilgi için az biraz bekleteceğim sizleri, selamlar, sevgiler benden...




21 Nisan 2014 Pazartesi

Stir Fry Dedikleri...




Sözünü ettiğim ikinci tarif Çin Mutfağı'ndan  dünyaya yayılan ''stir fry''  ın evde en kolay yapabileceğiniz, lezzetini de kimselerin yadırgamayacağı hali. Sebzeli dana sote desek yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Yüksek ateşte ve kısa sürede pişirme tekniği olarak özetleyebiliriz meseleyi. Vok tavada; et, tavuk, hindi hatta deniz ürünlerini sebzelerle birleştirerek, az yağla hızlıca pişirmek, öldüresiye kavurmadan, diri, çıtır bırakarak pişirmek. Hem hızlı, hem sağlıklı, hem de lezzetli. Üçü bir arada desek yeridir belki. Soya sos, oyster sos, istiridye sos, acı sos, zencefil, sarımsakla lezzeti katlanıp noodle ya da buharda haşlanmış pirinç ile o da olmadı kendi halinde de servis edebilirsiniz. Bir ev dolusu misafiri kısa zamanda doyurabilirsiniz bu şekilde.

Verdiğim sebzelere ve soslara ekleme yapmak,  çıkarmak size kalmış. Eldeki malzemelere, damak zevkinize göre kendi tarifinizi çıkarabilirsiniz pek tabii. Fotoğraftaki tabak içim yarım kilo bonfile kullandım. Pişirme sırasında hızlı hareket edebilmek için sebzelerin önceden doğranmış olması önemli. Hızlı hızlı ekleyip, mümkünse tavayı sallayarak, havalandırarak karıştırmak daha iyi sonuç veriyor. Yok yapamıyorum derseniz tahta bir spatülle hırpalamadan dikkatlice karıştırsanız da olur pek tabii ki.

Etleri uzun ince dilimleyin, tuz karabiber serpip bir kenara alın. Bir büyükçe kuru soğanı önce ortadan ikiye sonra altıya ya da sekize bölün. Bir tane havucu kibrit çöpü, bir kırmızı, bir yeşil biberi soğanlarla eşit büyüklükte kare kare, bir  pırasayı ve iki avuç dolusu mantarı  irice doğrayın. İki diş sarımsağı ve iki üç sap yeşil soğanı ince kıyın ve hazırda bekletin.

Şimdi pişirmeye başlıyoruz; vok tavayı yüksek ateşe alıp dört beş yemek kaşığı zeytinyağını kızdırın. Etleri atıp  mühürleyin, bir iki dakika yeterli. Pişme sırasına göre sebzeleri eklemeye başlıyoruz: havuç ve biberleri ekleyip iki üç dakika çevriştirin. Soğanı ve pırasayı ekleyip bir dakika, mantarı ekleyip birkaç dakika bekleyin. Mantarları ekler eklemez sarımsağın yanı sıra  baş parmak büyüklüğündeki rendelenmiş taze zencefili de eklemeyi sakın unutmayın.

Üç yemek kaşığı soya sos, iki yemek kaşığı oyster sos ( yoksa aynı miktarda soya sosla telafi edilebilir), iki yemek kaşığı acı biber sos ekleyip  biraz da karabiber çekin değirmenden. Tuzuna bakıp gerekiyorsa tuz da ekleyebilirsiniz. Servis sırasında da üzerine kıyılmış yeşil soğanları serpiştirdiniz mi işlem tamamdır. Afiyet olsun.

14 Nisan 2014 Pazartesi

Izgara Bonfile Acı Biberli Salsa İle



Peşpeşe üç et yemeği tarifi vereceğim sizlere. Üçü de pratik, yormayan, albenili, janjanlı, tabaktaki görünüşleriyle,  taşıdıkları asortik havayla etkileyici! Üçüncüsüyle birlikte bir de kuşkonmaz dosyası açacağız hem! Yanlarında yine yapımı kolay garnitürleriyle misafirlerinize, ailenize yarım saatte bir restoran sofrasındalarmış hissi yaşatacaksınız.

Gördüğünüz tabağı hazırlamak dakikalar alıyor yalnızca. Bonfileleri önlü arkalı tuz ve karabiberle tatlandırıp ızgara desenli kalın tabanlı bir tavada önlü arkalı üç-dört dakika pişiriyorsunuz. Izgara izine bu şekli vermek ise çok kolay biliyorsunuz değil mi? Eti yerinden yaklaşık beş derece açıyla çevirdiğinizde ve etle zırt pırt oynamayıp rahat bıraktığınızda hem bu şekli çıkarabilir hem de  sulu sulu, mis kokulu bir et pişirebilirsiniz.

Eşlikçisi ise bir çeşit salsa diyebiliriz aslında. Kırmızı ve yeşil biberleri közleyip, gazete kağıdı arasında ya da poşette dinlendirdikten sonra kolayca soyuyorsunuz. Biberlerin birkaçı mutlaka acı olsun, mutlaka! Kabukları soyulmuş domatesleri küp küp, maydonozları da incecik kıyıp hepsini harmanlıyor, tuz, zeytinyağı ve sirke ile tatlandırıyorsunuz. - Bu salsa tek başına bile ekmekle yenebiliyor, yalnız çok ekmek yediriyor demedi demeyin. -

Sonra ikisini tabakta  birleştirip sofradakilerin bakışlarını izlemeye başlıyorsunuz. Anlaştık mı?


7 Nisan 2014 Pazartesi

Yetti Gari Pastası






Pasta yapmayalı, paylaşmayı ne çok oldu. Sadece pasta mı? Kek, kurabiye, poğaça vs... Bana bir haller oldu, işi öyle ileri götürdüm ki; geçenlerde isyeaann bayrağını açıp bize tatlı yapan diyen çocukların eline para tutuşturup gidin ne istiyorsanız alın deyiverdim bile! Tabii aynı gece üşenmeyi, isteksizliğimi bir kenara bırakıp fotoğrafta gördüğünüz pastanın kekini fırına attığımı hatırlıyorum. Ertesi gün sabah erkenden kremasıyla buluşup çocuklar okuldan gelene kadar buzdolabında dinlenmişti bile, diğer pastayla birlikte hem de.

Pastayı sapsade yaptım, sonra çocuklar yanına diledikleri meyveyi ekleyip yediler. Keki şuradaki tarifin altı yumurta yani bir buçuk ölçüsüyle yaptım, sadece biraz limon kabuğu rendesi ekleyerek. Yumurta beyazlarını iyi kabartır, söndürmeden dikkatlice eklerseniz çok başarılı olacağınızdan kuşkunuz olmasın. Ara kreması için  üç su bardağı sütle, bir buçuk Türk kahvesi fincanı toz şeker, bir yemek kaşığı mısır nişastası, iki yemek kaşığı unu karıştırarak orta ateşte pişirdim. Piştiğinde bir yemek kaşığı tereyağ ekleyip blendır ile çırpa çırpa soğuttum. Böylece köpük köpük, kıvamlı bir krema oldu.

Üstü içinse 300 ml süt kremasına ( Tikveşli markadan şaşmamanızı öneririm) iki dolu yemek kaşığı pudra şekeri ile çırpıp kabarttım ve kullandım. Pastanın üzerimdeki uyuşukluğu atmaya vesile olmasını umuyor, yapacaklara şimdiden kolay gelsin diyorum efenim. Ha bu arada pastamızın ismi de manidar değil mi?

sevgiyle...

3 Nisan 2014 Perşembe

Ekmek Üstü Lezzetler: Crostini, Bruschetta Falan Filan...





Kültür mantarı ile aram yok diye kim bilir kaç kez söylendim burada bilmiyorum. Sen de duymaktan sıkıldın belki. Dağ tepe dolaşıp toplanmış yabani mantarın, en çok da kanlıca mantarının hastasıyım biliyorsun değerli okuyucu. Bu şahane lezzete melki diyen de var, çıntar diyen de. Bizim köyde kavurması makbuldur, üzerine de yumurta kırılır. Bahar yağmurlarının peşine açan güneşlerde çam ağaçlarının diplerinde topluca saklanırlar, çokça bulunmuşsa hani; biraz haşlanıp -bu şekilde varsa zehrinin çıktığı söylenir- birkaç tanesi -zehirlenme korkusuyla sadece birkaç tanesi ama- közde bekletilip zevk içinde yenir, kalanlar incecik kıylır ve dondurucuda saklanır.

Benim mantarlarım dondurucudaki son poşetti. Soğanı bol olacak, az ateşte sararacak bir güzel, birer ikişer yeşil ve kırmızı biber doğrayıp mantarı da verdim, kavurdum kavurmasına ya, niyetim bozuk. Yemek yapmak öğrenmek, yemek yapmak öğrendiklerini harmanlamak demek biraz da. Yok öyle füzyon falan değil derdim. Hani bir ara her yemeğe soya sos, her yemeğe mantar, üzerine de kaşar rendesi dahiyane sayılıyordu memlekette. Yurdum insanı aslına sadık kalıp küçük dokunuşlarla farklılıklar yaratacak kadar rafine olmadığından anlamsız, komik, tıpkı basım hatta absürd tabakları çok görmedik mi?


Evet benim niyetim bozuk ama; öyle büyük bir iddiam yok, hani İtalyanlar crostini ya da bruschetta diyorlar ekmek üstü hazırlanmış atıştırmalıklara. Bizim mantar kavurmasını ekmek üstünde sunayım diyorum. Ekşi maya ekmeğimi dilimleyip, kuru domatesli sarımsaklı zeytinyağı ile yağlıyorum bir yumurta fırçası yardımıyla, tost makinasında kızartıyorum birkaç dakika. Kavrulan mantarın ortasına açtığım göze kırıyorum yumurtayı, tuz, karabiber ve pul biberle tatlandırıp, ekmek dilimlerinin üzerine konduruyorum dikkatlice. Biraz da parmesan peyniri rendeliyorum. Dedim ya iddiam yok! Bizim köyün kanlıca mantarını kızarmış ekmeklerin üstlerinde parmesan peyniri ile tanıştırdım, hepsi bu!

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin