24 Mart 2014 Pazartesi

Çabuk Tarafından



Hala bitiremedi, bir saat on dakikadır  balkonda. Mutfak penceremden görüyorum; haftanın iki, bazen üç günü yan binanın balkonunda bütün giysilerin tozunu, tüyünü temizliyor sarışın kadın, bıkıp usanmadan. Görmekten ben usanıyorum, o usanmıyor. Yaz  kış farketmiyor, buz gibi soğukta, üzerinde bir tek hırkayla iki saat geçirdiğini gördüm o balkonda. İç çamaşırlarından çoraplara, gömleklerden pantolonlara, eşofmanlara kadar ne varsa hepsinin kat yerlerini, ceplerini, dikişlerini kontrol ediyor. Yanında takım taklavatı: diş fırçası, iki boy elbise fırçası ve makas. Giysiyi ters çevirip uygun fırçayla dakikalarca fırçalıyor, varsa iplikler kesiyor, üfleyip çırpıyor. O çırptıkça, o üfledikçe benim içim daralıyor, nefes alamıyorum. Peki o pencereden bizim kedileri gördükçe ne düşünüyor bilmiyorum ya da bizim eve kapıdan girer mi? Eve girse her yerde kedi tüyü var sayıp temizlemek için günlerini harcar mı?  Bir makina çamaşırı sermesi yarım saat, toplaması ise bir saat sürüyor desek abartmış olmayız. Çamaşırları sererken ve de toplarken her bir çamaşırı evire çevire en az altışar kere çırpıyor. O çırptıkça ben daralıyorum, görmemeye çalışıyorum, harcadığı zamana üzülüyorum. Gerçi çamaşır serme, toplama, çırpma ve balkon yıkamanın dışında pek görmüyorum.- Balkon yıkarken hortumla yarım saat boyunca akıttığı suya içim nasıl gidiyor, nasıl sinirleniyorum bilemezsiniz.- Muhtemelen günün geri kalan zamanında da çamaşır katlıyor, yerleştiriyor, yemek yapıyor...


Boşa harcadığı bu kadar zamanda yapılabilecek daha anlamlı, daha mutluluk verici bi dolu şey varken, kıl tüy temizlemekte ısrar etmesinin sebebini bilmiyorum. Buna verse verse psikologlar yanıt verebilir. Tamam mantıydı, börekti, sarmaydı uğraşırım, seve seve yaparım, bütün günümü verebilirim nefis bir yuvalama için ama, kıl tüy temizlemek için ı-ıh ! Komşumu böyle görünce öğlen öğünümü çabuklaştırıp kitabıma bir an önce geri dönmek ya da güzel bir film izlemek gibi hisler uyanıyor içimde.

O çabuklaştırılmış öğünüm de şöyle olabiliyor mesela; sarımsak, kekik ve kuru domatesle aromalandırdığım zeytinyağından fırçayla sürüyorum ekşi mayalı ekmeğime, tost makinasında ısıtıyorum birazcık. Kıvamlı ev yoğurduma az sarımsak dövüyorum, biraz da mayonez ekliyorum, kıydığım  taze semizotunu katıp karıştırıyorum, ekmeğimin üzerine sürüyorum. Onun üzerine de canım ne isterse: konserve ton balığı parçaları, zeytin, kapari, domates, kırmızı soğan dilimleri, az dereotu, az da yeşil soğan serpiştirdim mi on dakikada hazır işte. Yok arkadaş ev işlerini Marslılar yapsın. 



17 Mart 2014 Pazartesi

Taze Otlu Fırın Çupra




Tek yapman gereken taze kekik, maydonoz ve dereotunu kıyıp temizlenmiş, üzerine de çok derin olmayan bir kesi atılmış balığın içine doldurmak sevgili okur. Sonra balığa biraz zeytinyağı, biraz deniz tuzu, karabiber. Birkaç limon dilimi de ekleyip, yağlı kağıt serdiğiniz ızgaranın üzerinde fırınlamak. Fırının üst rafında, ızgara ayarında 180-200 derece yeterli. Salatasında benim pek de sevemediğim alabaş var (blogger sevmese de kullanır), hani bizim turbun daha bi light hali, yeşilinden lolorosso, incecik elma dilimleri, kuzu kulağı, dereotu. Sosu yine zeytinyağlı, limonlu. Nasıl? İştah açıcı değil mi?


10 Mart 2014 Pazartesi

İstavrit Pilaki



Balık sezonu açıldı mı ilk iş çıtır çıtır istavrit tava yemeli! Sezon açılalı haftalar olmuş, hatta kış bitmiş ya yüzüme vurmayın. Bu kayıt  tembel blog sahibesinin tava değilse de  gecikmeli pilaki tarifidir. Piyazlık doğranmış bolca kuru soğan biraz zeytinyağında, az ateşte sarartılır hafiften, yakmadan, karartmadan ama. Fırın kabına yayılır bir güzel, üzerine temizlenmiş yıkanmış istavritler dizilir yan yana, sıra sıra. Deniz tuzu ve taze çekilmiş karabiberle tatlandırılır. Yanına yöresine  domates dilimleri, birkaç dilim limon,  bir iki de defne yaprağı. Zeytinyağı da gezdirdi mi, doğru fırına! 200 derecede fırının ızgarası çalıştırılır, on beş bilemediniz yirmi dakkaya pişer. Yanına salatası, dileyene rakısı...

Afiyetler olsun, yarasın.


1 Mart 2014 Cumartesi

Krem Şantili Poğaça



Poğaça tarifi vereceğim deyip pazar sabahı başka tellerden çalıverdim. Sözünü verdiğim poğaçayı bekletmeden yazmak farz oldu değerli okuyucu.

Poğaça hamurunda toz halde krem şanti var. Hemen telaşa kapılmayın, tatlı mı nasıl olur diye. Poğaça hamuruna kattığımız bir yemek kaşığı şeker kadar katkısı var şantinin tat anlamında. Beraberinde limon da olunca hafif bir gevrekliği var poğaçanın. Lezzetli, mayalama derdi olmayan, üşenmez de minik minik yaparsanız daha hoş görünecek poğaçaların  Sofra Dergisi Aralık 2009 sayısından aldığım tarifi şöyle.

Malzemeler:


  • 250 gr oda ısısında tereyağ
  • 2 adet yumurta
  • 1 çay bardağı toz krem şanti
  • 2-3 damla limon suyu
  • 1 paket kabartma tozu (10 gr)
  • Bir tutam tuz
  • 3,5 su bardağı kadar un


İçi İçin:


  • Beyaz peynir
  • Maydonoz


Üzerine sürmek için bir yumurta sarısı

Hazırlama:

Unu yoğurma kabına alın, tuz, kabartma tozu ve toz şantiyi ekleyin.

Unun ortasını açıp tereyağ, yumurta ve limon suyunu koyup kenarlardan ortaya doğru toparlayarak kulak memesi yumuşaklığında hamur yoğurun.

Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparın.

İçine peynirli harçtan koyup kenarlarını kapatarak yuvarlayın, toparladığınız kısımlar alta gelecek şekilde yağlı kağıt serili tepsiye dizin.

Üzerlerine yumurta sarısı sürüp, önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzerleri pembeleşene kadar pişirin.


LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin