Bir avuç eriğe hayır demezsiniz sanıyorum. Biz yaz boyunca canımız çektikçe dalından koparıp yeme şansına sahiptik. Çocuklar eriğe bu kadar doymuş da olsa, işi abartan ben komposto mu yapmadım, marmelat mı, pestil mi?
Komposto son ılık günlerimizde sofrada yerini alsa da burada yok. Cücüklerime komposto mu yapayım marmelat mı dediğimde cevapları belliydi: ikisini de! Marmelatını, yıkayıp çekirdeklerini çıkardığım erikleri kaynatarak yapıyorum. Öyle uzun süre saklamadım hiç, saklanacağını da sanmıyorum. Bir kilo eriğe bir çay bardağı su koyup, kısık ateşte iyice yumuşayana kadar pişiriyorum. Soğuyunca kevgirden geçiriyor; zira alttaki hali kevgirden geçmemiş halidir, bence böyle daha güzel oluyor, istediğimiz kadar şeker katıyorum. Sonra ekmek banarak kahvaltıya da olur, tatlı niyetine kaşıklayarak da olur, damaklarımızı tatlandırıyoruz.
Hem benim gibi hızınızı al-a-mayıp kurabiyelere de sürebilirsiniz. Tartölet gibi görünseler de kendileri kurabiyedirler. Onların reçetesini verecek olursak:
Malzemeler:
- 1 yumurta
- 125 gr. tereyağ ( oda ısısında)
- Yarım çay bardağı sıvı yağ
- Çeyrek limonun suyu
- Yarım paket kabartma tozu
- 2 çay bardağı pudra şekeri
- Yarım paket vanilya
- Alabildiği kadar un
Malzemeler kulak memesi kıvamında yoğurulur, yağlanmış küçük tartölet kalıplarının dibine alçakça serilir. 200 derecede önceden ısıtılmış fırında hafifçe pembeleşene kadar pişirilir.
Marmelat dedik ya, aslında bu elde ettiğimiz güzel püre pestil demek. Birazını da kurutup pestil yapınca, tamamı da çocuklşar tarafından aynı gün tüketilince, tekrar yapmak şart oldu. Çocuklara kışa abur cubur niyetine, ders çalışırken, tatlı aradıklarında atıştırmak, beslenme çantasının bir köşesine konmak üzere temiz naylonlara serilip, güneşte kuruttum pestilimi. Geç kalmış sayılmazsınız, cılız Eylül güneşinde bile kuruyorlar. Beş kilo erikten epeyce çıktı. Artık yeterse de yetmezse de.