Canım annem neler yollamış. Yazları Kızlıcahamam'da geçirirler. Hal böyle olunca yazdan saklanabilecek ne varsa yapar bizim için. Arada bir köye de uğrayıp, çocukluğumda dallarından inmediğim, artık kimsecikler ilgilenmediği için kurumaya yüz tutmuş, son meyvelerını veren erik ve elma ağaçlarında ne bulursa toplar, kurutur. Dağ tepe dolaşıp kuşburnu, yabani erik, böğürtlen toplar. Biz de gittiğimizde çocukların pek sevdikleri bir iş oluyor bu.
Benim gibi yemekleri göz kararı yapan biri için tarifleri yazarken ölçü vermek sıkıntı yaratıyor. Üşenmedim bu sefer ölçtüm, biçtim.
Hoşaf için bu gördüğünüz 150ml. lik kupa ile 4 ölçü kuru meyve kullandım. Bu kadar meyveye de iyice yıkayıp temizledikten sonra, 4.5 lt su koydum. Düdüklüde buharı çıktıktan sonra sadece 7 dk. kaynattım, bu sürenin sonunda yumuşak kokusuyla hoşaf hazırdı.
Günün her saatinde içime hazır, steril bir süt fabrikası muamelesi gördüğüm günlerde ne çok hoşaf içmiştim.
Bu günlerde Bodrum' u özlüyorum. Küçük sarı saçlı, meraklı, oyuncu ve yaramaz oğlumu orda bıraktım sanki. Sanki gitsem evimizin bahçesinde toprağa karışmış, bir elinde hortumla ya da kum oyuncakları etrafa saçılmış, koca kamyonunun üzerinde, bisikletine binerken bulacağım. Sanki denizden gelmiş de tuzlu yanaklarını öpebilirim ve o kendini çekip
- meme, meme diyecek.
Önce bir ağzına alıp;
-Acı, dıka! ( bu yıka demek oluyor)
diyecekmiş gibi.
Gidesim var, gidip de temiz havasını içime çekesim, şimdilerde rüzgarlı olduğunu tahmin ettiğim kıyılarında denize karşı durasım var. Begonvillerin sarıp sarmaladığı bahçelerde sardunyaların ve denizin kokusunu ciğerlerime çekesim var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder