5 Aralık 2013 Perşembe

Meftune






Rüyalar biz kadınların tekelinde sanki. Erkekler pek rüya görmediklerini söylerler. Ya da onlara öyle geliyor; zira bilim her gece rüya gördüğümüzü söylüyor. Rüya görmedim diyen hatırlamıyormuş; içimizde/ ıssızlarımızda/ kuytularımızda yaptığımız bu renkli gezintiyi biz kadınlar mı önemsiyoruz acaba daha çok? Freudyen yaklaşımla: günlük hayatta derinlere ittiğimiz, toplumsal kontrol mekanizmalarını içselleştirip, tek düzeleştirmeyi becerdiğimiz ruhlarımız çırılçıplak günyüzüne -yoksa gece yüzüne mi demeliyim- çıkıveriyor; yönetmeni, ''recisörü'', senaristi, çoğunlukla başrol oyuncusu kendimiz olmak üzere.

Yıllar önce görüp, unutamadığımız rüyalarımız var, üç beş yılda bir tekrarlayan rüyalarımız var, hatta arkası yarın kıvamında, devamını çektiğimiz soap opera rüyalarımız...

Sınav rüyalarımız var, öğrenim hayatım biteli on altı yıl olmuş, ben hala arada adını bilmediğim, kitabını açmadığım sınavları beklerim derslik kapısında. Çocuklukta yatağa çiş yaparken kendimizi tuvalette gördüğümüz rüyalar sonlandı çok şükür. Hem kaçınız koynunda uyanan adama, geceleyin yazdığınız senaryoda başka kadınla kol kolaydı diye ters ters bakmadı hıı?

Rüyalara çağlar boyunca geleceğin habercisi olarak bakılmış. Yunan Mitolojisi'nden tutun da farklı dinlere, hatta İbn-i Haldun'a, Hipokrat'a kadar. Biz eksik kalır mıyız? Laboratuvarda da çalışsak, en okumuş, en yazmış, en aklı selimimiz de olsa rüyalarımızdan anlam çıkarma çabamız oluyor işte. Anlamlar çıkarmaya çalışıyoruz rüyalarımızdan, koca fanusunu önüne almış, suratında koca beni, elinde sigarasıyla yaşlı bir çingene kadını dinler gibi. Hatta işi ileri götürüp ''Rüya Tabirleri'' kitabını yanından eksik etmeyenlerimiz var, annem gibi.

Bazı sabahlar annemi arıyorum rüyamı anlatmak için. Biz kadınlar birbirimize anlatırız rüyalarımızı, erkeklere değil. Onlar anlamıyorlar, bir yerlerin açık kalmışla başlayıp, işte bunu istiyorsun da ondan görmüşsün bu rüyayı diye devam eden basit açıklamalarla yetinirler. Bıktım senin rüyalarından ya da her gece nasıl rüya görüyorsun şaşkınlığı, uçmuşsun sen yakıştırmaları...


Çoktandır uçuk kaçık rüyalarımı görmüyorum diyordum ki... İki gece önce çok sevdiğim bir blogger arkadaşımı gördüm  rüyamda. Bu ara yazmıyor, sınıf annesi de olmuş, çocukların peşine koşturmaktan helak olmuştur garibim diye düşünmüşken; kocayı boşamış da Belçika'ya gitmiş meğer ! Yani benim senaryom böyle! Gerçi benim pek çok rüyamın yanında çok masum kalıyor ama, bana neyse kocasını mı boşamış, uzaklara mı gitmiş?

 Rüyamda yemek gördüm deyip, konuyu bağlamamı  bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Elbet görmüşlüğüm vardır. Ama önemsiz, iz bırakmamış rüyalar olmalı ki anımsamıyorum şimdi hiç birini. Amaaa rüyalara girecek güzellikte bir yemek var şu fotoğrafta. Tatil köyü menülerinden fırlama bir yaklaşımla ''meftune rüyası'' diye de değiştirebiliriz hatta ismini! 

Kış gelmiş, patlıcanlar çaput gibi,  hiçbir haz  vermiyor olabilir. Ama  illa ki şimdi anlatacağım meftuneyi! Benim gibi patlıcana olan sevgisi nam salmış biriyseniz yutkunabilirsiniz fotoğrafa bakarken, tarifi okurken.- O en üstte duran sap kısmı patlıcana olan sevgimin ıspatıdır zaten ki.- TDK sözlükte meftun sözcüğü ''tutkun, gönül vermiş, vurgun'' anlamına gelir der. Arapça kökenli imiş. Diyarbakır, Mardin civarında sıklıkla yapılıyor.  Böylesine nefis bir yemeğe verilebilecek en uygun isim sanırım. 

Tarifi Nilüfer Hanım'dan öğrendim, kendisine tekrar tekrar teşekkür ediyor, onun anlattığı haliyle sizlere aktarıyor, #blogfırtınası beşinci gün ödevimi tamamlamanın mutluluğunu yaşıyorum efendim.


Bir kilogram kuzu etini kızgın yağda önce mühürleyip, sonra rengi dönene kadar çevriştirin. Kapağı kapalı olarak kısık ateşte kendi suyunda yumuşayana kadar  pişsin.Üzerine sırasıyla  iri doğranmış ve tuzlu suda beklemiş altı yedi adet  patlıcanı, altı yedi adet sivri biberi, beş adet de domatesi doğrayarak dizin. Aralarına beş altı diş sarımsak serpiştirin. Varsa sumak ekşisi, yoksa bir su bardağı  suda yarım su bardağı dolusu sumağı bekletin ve iyice rengi çıktığında süzün. Süzdüğünüz suyu, bir yemek kaşığı domates ve yarım yemek kaşığı acı biber salçası ile karıştırıp yemeğin üzerine gezdirin. Tuzunu da ayarlayıp kaynadıktan sonra kısık ateşte patlıcanlar yumuşayana kadar pişirin. Pişen yemeğe servis sırasında bolca dövülmüş sarımsak ekliyoruz. Afiyet olsun. 

6 yorum:

Pembe Tatlar dedi ki...

Neclacığım bugün bende sabah gördüğüm rüyanın etkisi altında gezinip duruyorum postunu okuduğumda güldüm :) Meftune harika gözüküyor ellerine sağlık canım :)

Mine Tozanlıoğlu dedi ki...

sadece fotoğraf bile rüyaya dalmama yetti bir de üstüne yazın... ben çok doydum acaba böyle güzel yazılarla zayıflayabilir miyim diye düşündüm )P

en güzel sohbetleri kadınlar paylaşır en güzel dedikoduları da
herdaim paylaşmak dileklerimle...

Mine Tozanlıoğlu dedi ki...

ya bugün hep dışarıdaydım yazamadım ama inat ediyorum hergün için yazmaya hadi hayırlısı...

Bir Terazi Kizi... dedi ki...

Öncelikle meftune beni aldi gitti inanin bir patlican sevdalisi olarak,keske hic bu kadar sevmeseydim onu:((

Rüyalarla ilgili sözleriniz cok dogru,bende fazla hasir nesirdim ama artik üzerinde durup düsünmeye bile vaktim olmuyor,buda beni oldukca korkutuyor,zamanin cok hizli gecmesi icimi yaraliyor sanki...

Neden bu kadar cok rüya görüp birde üsüne hatirliyorum bilmiyorum,özellikle yatmadan evvel bol su icerseniz hersey cam gibi:)) Gercekten,deneyin birgün.Yaziniz cok hostu,Sevgiler.

Zehra Gürgen dedi ki...

Oy oy oy bu yemeği yapıp yemeliyim!
öyle de güzel anlatmışsın ki canım.
Ben bunu keçi eti ile yapsam olur her halde?

Narince dedi ki...

Olur tabii canım, neyle istersen onla yap.

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin