4 Aralık 2013 Çarşamba

artık...



Kavanozu açtı, zeytinyağının içinde bekleyen kuru domateslerden aldı, kıyıp bir dilim tost ekmeğinin üzerine yaydı, diğer kavanozdan aldığı közlenmiş isot biberleri de,  biraz kaşar, sucuk. Tostunu yaptı, yanına da demli bir çay doldurdu. Akşam öğünüydü bu. Yalnızlığı seçtiğinden beri yemek ve ev işlerini de unutmuştu. Mümkün mertebe kolay yollu hallediyordu bu meseleleri. Yalnızlığı seçtiğinden beri tek bir yaprak dahi sarmamıştı, ne kek, ne kurabiye pişirmişti. Envai çeşit alet edevatı vardı oysa bir vakitler mutfağında.

Kediyi ve şiir kitaplarını almıştı yalnızca evden. Her şeyi bırakıp çıkmıştı.  Tıka basa dolu iki valizi almadığına şaşırmıştı adam.  Neler yoktu ki o valizlerde: saç teli, içilmiş sigara, fotoğraflar, notlar yazılmış küçük kağıtlar, tavşan niyetleri, toka, anahtarlık, hatta kürdan, çorap, gazeteden kesilmiş kağıt parçaları, kırık tek küpe, peçete ve başka bir dolu anı parçası... Sorsanız tek tek her birinin hikayesini anlatabilirdi bir çırpıda.

Hiçbirini almamıştı; kedi ve şiir kitaplarını yalnızca.  Uyumsuz, aksi, geçimsizdi. Birkaç işe girmiş çıkmıştı, tutunamamıştı. Öyle bir arzusu da yoktu zaten, bu kopukluk onun isteğiydi. Terkedişler, vazgeçişler, terli sevişmeler, yeni başlangıçlar, düşüp düşüp kalkmalar, unutmaklar biriktiriyordu artık...



4 yorum:

Zehra Gürgen dedi ki...

Neclacım seviyorum senin yazılarını canım..çok keyifli..kavanozlardakilere de bayıldım bu arada!

aslıümmüs dedi ki...

sessiz sedasiz okuyup kacmak istemedim... keyifle okudugumu bil istedim... sevgiler
Asli

Mine Tozanlıoğlu dedi ki...

Ah bu yalnızlık halleri ...

Aysel dedi ki...

Bayıldım... Blog fırtınası olayını sevdim, o güzel iç yansımalarını daha sık okuyoruz böylece... Öpüyorum. Sevgiler...

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin