12 Mart 2009 Perşembe

Üf, üff!


Dün yaptığım güzelim barbunyanın fotoğrafını almış, akşam üzeri işkembe çorbasını da halledip iştah açıcı bir fotoğraf yakalamak için oğlumun yardımını istemiştim. Elindeki bakır tavadan üzerine yağı gezdiririrmiş gibi yapacaktı sadece. Ancak tava bakır olduğundan benim de ucundan tutmasında ısrar edişimden, küçük kollarına ağır gelmiş, sürekli oynatıyordu tavayı. Derken şöyle tut, böyle tut arasında çıkan kargaşada bir elimi ona doğru uzatmamla birlikte makina sol elimden kayıverdi. Çorbanın içine gömülüyordu usulca. Makinayı kaptığım gibi musluğun altına tuttum birkaç saniye. Artık kurula, fön makinasını tut, çare yok, gitti, makine gitti. İstediğin kadar üzül. Canım sevgilim geldiğinde üzüntümüzü anladı tabii hemen. Önce zoraki kızmaya çalıştıysa da evladını teselli eden baba edasıyla:

-Üzülme sen, daha iyisini alırım, hem bununla flu bilem yapamıyorsun.

Gece uyandığında pilleri takar, denersin ses yok. Sabah dene, cık, umutlar tükendi. Çocukları okula bırakıp döndüğümde eşim başını makinaya çevirip:

- Bir bak!

Çalışıyor, makinam çalışıyor. Şimdilik çalışıyor, istediğimiz verimi alabilir miyiz, bilmiyorum. Ama şimdilik çalışıyor. Barbunyaya gelirsek:

Neler Gerekli?

  • 2 su bardağı barbunya
  • Zeytinyağı
  • Havuç
  • Kurusoğan
  • Domates ve biber salçası
  • 1 tatlı kaşığı toz şeker

Akşamdan ıslatılan barbunyaları düdüklüde yarım saat haşladım. Zeytinyağında kavurduğum soğanların ve havuçların üzerine salçayı da katıp tekrar kavurduktan sonra barbunyaları ve suyunu tuzunu, suyunu, şekerini katıp barbunyalar iyice pişene kadar ocakta tutulur. -Ben salçadan sonra azıcık da un katıyorum.- Çünkü koyu kıvamlı bir suyu olunca daha lezzetli oluyor bence barbunya. Hatta pişmesine yakın altını açıp, kapağı da açık vaziyette kaynarsa daha güzel olur.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin