Fasülye kavurmasıyla kalakaldı burası bir haftadır. Turuncuya dönsün şimdi. Geçen kabak tatlısını görücüye çıkarmıştın zaten diyeceksiniz. Bu sefer sönmüş kirece yatırdım kendilerini. Kirece yatırmak turşu ve reçel ( özellikle patlıcan reçeli) yapımında ülkemizde sıkça kullanılan bir yöntem. İyi mi ettim kötü mü bileniniz anlatsın. Yediğimizi içtiğimizi kimyasallardan arındırmak için bu kadar çaba sarfederken hata mı ettim? Alıp da kirecin içinde bir gece bekletmekle kabakları?
Önce gidip iri parçalar halinde kireç satın alıyorsun. Dikkatlice ağzı kapaklı geniş bir kaba koyup üzerine su döküyorsun. Aman dikkat etrafa sıçrıyor, balkonda yapmalı! Kirecin fokurdaması geçip de sakinleşince, üzerindeki beyaz suyu bulandırmadan dikkatlice alıyorsun. Bizim çiğköfte tepsisine aldım suyunu, deler mi zarar verir mi diye de az korkmadım hani. Güzelce soyulmuş kabakları atıp bu suda bekletiyorsun bir gece. Daha suya attıktan yarım saat sonra bile kabaklar kütür kütür olmuştu zaten. Ertesi sabah artık beş on su yıkadığım kabakları bir gün boyunca da temiz suda beklettim. O gün akşamı şekere yatırıp, bir gece daha uyuttum. Yine kendi suyunda şerbetlenip güzelleşene dek pişirdim. Dışı çıtır, içi yumuşak bir kabak tatlısı oldu. Alışkın olmadığımızdan bu çıtırlık evdekilerin pek hoşuna gitmedi. Sanki biraz da bu bağlanan kabuk, kabağın şekeri yeterince emmesine engel oluyor. Belki daha ince doğranmalıydı kabaklar?
Seveni biliyorum çok, peki siz ya da büyükleriniz yapar mı bu şekilde? Mutlaka vardır öneriniz, bekliyorum...