Sarı tavuk dalda yatar
Dal kırılır yerde yatar
Bilmece böyle sorar hoş kokulu, altın renkli, mayhoş ayvayı. Daha adını andığımızda dil buran, rayihasını hayal ettiğimizde mutlu eden, Nisan ayında çiçek açtığı için türkülere yazın müjdecisi olarak giren, piştiğinde rengi pembeye dönüşen, hatta çekirdeğindeki mucize ile kırmızıya çalan sarı meyveyi. Çiğ olarak yenebildiği gibi reçel, komposto ve başka taze ya da kuru meyvelerle birleştirip, hafif şekerle, belki pekmezle kaynatıp, istersek fırınlayıp birbirinden leziz tatlılar yaparak da tüketiriz, et yemeklerine de eşlikçi ederiz.
Tam ayva mevsimindeyiz. Ben ağacından topladım, ama annemin dalı silkelemeyin tek tek toplayın uyarısına kulak asmamakla iyi etmedik. Zira yere düşen ayvalar yaralanıyor, üzerlerinde sızan suları kahverengiye dönüşüyor. Üşenmemeli, bir bir toplamalıymış. Hayat büyük sözü dinlemeyip, ders almak demekmiş bu yaşta dahi.
Ayvaya Yunan Mitolojisi'nde de rastlarsınız, Roma tarihinde de. Romalılar faydalarını
öğrendikleri ayvanın eşsiz kokusunu parfüm yaparak değerlendirmişler. Hatta Adem ve Havva'nın Cennet'ten kovulmalarına sebep olan meyvenin elma değil ayva olduğuna inanan pek çok tarihçi bulunuyor.
Dünyanın en çok ayva yetiştiren ülkesi olarak; ayvanın atasözlerimize, manilere, bilme
celere, halk türkülerine girmiş olmasına şaşmamak gerek. Ben oğlana hamile iken, annemin komşusu ayva ye de çocuğun gamzeli olsun diye az tutturmamıştı. Ayvayı yemek deyimi ise sanırım ayvanın çiğnenmesi ve yenmesi, yutulması zor olmasıyla ilişkili. Kasım'da ayvayı bol görünce kışın sert geçeceğini de söyler büyüklerimiz.
Sanal alemde dolaşıp da ayvanın iyi gelmediği bir rahatsızlık bulmak mümkün değil galiba. Ben de biraz yaprağından toplayıp getirdim ki, cücüklerin şişen bademciklerine, elma kabuğuyla, tarçınla, balla birleşip iyi gelsinler. Daha önce söylediğim gibi gün aşırı komposto pişiyor, bardak bardak tüketiyoruz, tanelerini yiyoruz.
Önce içinde ayva geçen üç güzel mani:
Sarı sarı sarkar,
Düşerim diye korkar.
Ne bakla, ne baklava;
Ayvadır canım ayva.
Hopla haydi hopla,
Daldan ayva topla.
Sevilmez mi iki gözüm.
Ayva attım samana
Dumana bak dumana
Şoför yârim var iken
Gider miyim çobana
Ayvalar dilim dilim
Darılmış benim gülüm
Ben gülüme ne dedim
Kurusun ağzım dilim
sonra da reçelin tarifi gelsin:
Malzemeler:
- 4 adet irice ayva
- 1,5 kg toz şeker
- 4 su bardağı su
- 2 yemek kaşığı limon suyu
- Azıcık tereyağ
Hazırlama:
Ayvaları iyice yıkayıp, kabuklarını soyun, küçük küçük doğrayın.
Bir tencerede kaynayan suya atıp iki üç dakika pişirin.
Bu süre sonunda toz şekeri katıp eritin (tadına bakarak eklemekte fayda var), ayvaların çekirdeklerini de ekleyin.
Orta kuvvette ateşte kaynamaya bırakın.
Kaynayıp koyulaşan reçelin üzerinde toplanan köpüklerini delikli kepçe ile alın.
Porselen bir kaba çıkarıp reçelin kıvamını kontrol edin, soğuduğunda alacağı kıvamı kestirebilirsiniz.
Ocaktan almadan, minicik tereyağı ve limon suyunu katıp bir taşım daha kaynatın.
Sıcak sıcak kavanozlara doldurup, sıkıca ağızlarını kapatın.
Kavanozları ters çevirip soğumaya bırakın.
Dikkat etmeli:benim ayvalar bu kadar şekeri çekti, ama siz mutlaka kontrol ederek ekleyin şekerini. Bir de ayvanın çekirdeği jöleli bir kıvam katar, ocaktan biraz cıvıkken indirirseniz reçeliniz pelteleşmez.